London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için tarihinden beri uyumuyor.
tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 Dilimi burnuma değdirebilir miyim?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Clementine Crandal
Royal Academy of Dramatic Art I. Sınıf | Tiyatro ve Dramatik Sanatlar
 Royal Academy of Dramatic Art I. Sınıf | Tiyatro ve Dramatik Sanatlar
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 531

Dilimi burnuma değdirebilir miyim?  Empty
MesajKonu: Dilimi burnuma değdirebilir miyim?    Dilimi burnuma değdirebilir miyim?  Icon_minitimeÇarş. Şub. 01, 2012 10:45 pm

Dilimi burnuma değdirebilir miyim?  2bnr1Dilimi burnuma değdirebilir miyim?  2bnsn
Dilimi burnuma değdirebilir miyim?  2bns3Dilimi burnuma değdirebilir miyim?  2bnrf
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Clementine Crandal
Royal Academy of Dramatic Art I. Sınıf | Tiyatro ve Dramatik Sanatlar
 Royal Academy of Dramatic Art I. Sınıf | Tiyatro ve Dramatik Sanatlar
Clementine Crandal


Mesaj Sayısı : 531

Dilimi burnuma değdirebilir miyim?  Empty
MesajKonu: Geri: Dilimi burnuma değdirebilir miyim?    Dilimi burnuma değdirebilir miyim?  Icon_minitimePerş. Şub. 02, 2012 8:26 pm

"Başlarım kimyaya ama, delirmeme az kaldı artık kitap ortaya çıksan iyi olur. Uyarmadı deme." Son iki saatini koca kütüphanede kaybolarak geçirmekle meşguldu ve aradığı şeyin yakınına bile yaklaşabilmiş değildi. Üstünde pijamaları, şehrin asaletinden uzak, okul içini çoktan yemiş, saatlerce çalışması gerektiğini bilerek yurttan fırlamıştı. Ama yoo, her şey zor olmalıydı. Altı üstü bir kitap arıyordu oysa. Victorian dönemiyle ilgili bilgi verecek tek bir kitap. Ama ellerini açıp TANRIM NEDEN!? diye bağırmasına ramak kalmıştı. Tam kitabı yemeyi düşünüyordu ki, evet bunu gerçekten düşünüyordu, kızıl bir rüzgar önünde uçup kitabı elinden aldı. Ne oluyor feryadına geçemeden kızıl parlak saçların arasından ses yükseldi. "BULMUŞSUN!" "Ha?" diye kaldı bir an. Daha kibar olmalıydı belki ama o an başka bir tepki veremeyecekti, İngiliz asaleti halt etsindi. Kız kitaptan kafasını kaldırınca ister istemez gülümsedi, şirin bir suratı vardı çünkü. "Kitap," diye açıkladı kızıl olan. "bütün rafları gezdim ama o basımı bulamıyordum. Senin yakınmanı duyup kafamı çevirince bir açıklama yapmadan heyecanla atladım, kusura bakma biraz tuhaf oldu ama. Bir de teşekkürler." Eh, bir bok yaptığı yoktu. Bir işe yaradıysa iyiydi çünkü kendi işine yaramıyordu şu an. "En azından birimizden biri bir şeylere ulaştı, hiç önemli değil bir şey yaptığımın farkında bile değildim. İşine yaradıysa ne güzel." Kız onu inceleyip gülümseyerek hevesle sormuştu. "Ne arıyorsun? Bu kütüphaneye asırlardır geliyorum, aradığı kitabı bulamamış bir beceriksiz gibi görünmüş olabilirim ama inan öyle değilim." Kızın sevimli tavırları Clem'i eğlendirmişti. İngiltere'ye şans küpünde geldiğini düşünmeye başlamıştı zaten. Geldiğinden beri gerçekten rahatsız edici olan kimseyle tanışmamıştı neredeyse. "Evet değilsin, çünkü o koltuğu ben dolduruyorum." Kız Clem'in bezmiş haline gülünce, 'benden çok gülümseyen insanlar var resmen burada, ne güzel ülkeye geldim' diye düşünmeden edememişti. "Victorian dönemi edebiyatıyla ilgili bir şeyler. Senin gibi seçici falan da değilim ne olsa kabul edebilirim şu an. Ne bulsam yerim insanları gibiyim." Hızını alamayıp pıtır pıtır konuşmaya devam etti, şu an içini boşaltmazsa kitapların hepsini yiyerek yoluna devam edecekti. "Ama bu devasa yerde bilim, biyoloji, din, hatta çocuk masalları ya da yönetmenlerin her biri adına bile kitap varken ben aradığımı bulamayayım diye nasıl oluyorsa sanat tarihine dair hiçbir halt bulunmuyor. Altı kat boyunca yürüdüm ve elde edebildiğim tek şey senin işine yarayabilecek bir kitabı tamamen şans eseri bulmak oldu." Çok konuşmuştu, karşısında yeni tanıdığı biri vardı üstelik. Gerizekalı gibi göründüğünü düşünerek durdu. "Çok konuştum. Ama normalde bu kadar mızmız değilim, gerçekten." Elini uzatıp utanmış ifadesini gülümsemeye çevirmeye çalışarak kendini tanıttı. "Clementine." "Memnun oldum," dedi kız kendine uzatılan eli sıkarak. "ben de Deirdré ve şu an seni bir altı kat daha dolaşma eziyetinden kurtarıyorum. Gel." Kollarını açıp kütüphanede makul sayılabilecek kadar yüksek bir tonla konuştu. "Canımsın. Şu andan itibaren bir hafta boyunca yemeğini falan pişirebilirim. Beni öyle bir şeyden kurtardın ki."
Bir hafta kadar önce yaşanan bu olayın ardından o kızı bir süre hiç görmemişti ancak Deirdré onu sadece kitabı bulma zahmetinden kurtarmış değildi. Kütüphaneye kayıtlı değildi elbette, kaç haftadır buradaydı ama bunu akıl edememişti. Oysa ilk zamanlarda boş günlerinde uğradığında danışmanın arkasındaki koca yazıyı görse elinde kitap, yüzünde dev bir sevinç gittiği kadının yanında şok olmayacaktı. "Alamazsınız." demişti yaşlı kadın, onu şimdiden sevmemişti. Haklıydı, ama sevmemişti. "Üyeliğiniz yok, geçerli bir adres belirtmek ve para ödemek zorundasınız. Ya da kayıt olacaksınız." Homurdandı, çantasını almayı akıl edemeyecek kadar salak olduğuna mı yoksa kitabı bulmuşken alamayacağına mı sinirlendiğini tam olarak bilmiyordu ama sinirlenmişti. Tam itiraz edip durumunu açıklayacaktı ki Deirdré araya girmişti. Kendi kütüphane kartını verdi kadına. "Ben alıyorum kitabı." Kadın onu süzüp sonra gerekli işlemleri yaparken dönüp kıza baktı. "Sen- ben- gerçekten gerek yoktu." Önemli değil dercesine omuz silkmişti kız. Kütüphaneden çıktıklarında hala teşekkür ediyordu Clem. "Büyütme bu kadar, bak sen de bana bunu buldun." dedi Deirdré elindeki kitabı göstererek. "İki hafta içinde getirmek zorundasın sanırım. Yayına göre süre değişiyor gerçi ama detayı kitabın iç kapağında yazıyordur." Işığa bakan tavşanlar gibi kafasını salladı. "Tanıştığımıza memnun oldum Clementine. Görüşürüz." "Ben de, cidden. Görüşürüz. Ve teşekkürler." Tabi kıza nasıl görüşeceklerini sormayı akıl edecek kadar beynini kullanamıyordu o an. Sonradan pişman olsa da o an orada kalmıştı.
O kitabın üstünden haftalar geçmiş, Clem kitabı çoktan teslim etmiş, hatta kütüphaneye kayıt bile olmuştu. Adam'la ödevlerini bitirmiş teslim etmişlerdi. Artık yeni sorunları yeni konuları vardı. Yanında arkadaşları ne yapsak sorusunu kurcalarken sonuda hep gittikleri yerlerden bir yere gideceklerini biliyor, Adam'la çok başka bir konuyu tartışmakla meşgul gözüne çarpan kızıllığı görünce duraksadı. Kimya sever yabancı arkadaşı, arkadaş demesi için bir iki kere daha görmesi gerekirdi gerçi ama, elinde yine bir kitap dikkatsiz denebilecek kadar odaklanmış yolda yürüyordu. Aceleyle Adam'a sarıldı, arkadaşlarına haber verdi ve kızın peşinden yetişebilmek için caddeyi boylu boyunca geçti. Seslense duymayacağını düşündüğünden koşmakla ilgili bir sorunu olmadığına karar verdi ve yetiştiği kızın koluna girdi, bir uyarı ya da bir selam vermeyi düşünmeden. "Meraba! Beni özledin mi?" Kafasını kaldıran kızın yüzündeki bir anlık şaşkınlığa gülmemesi mümkün değildi. Gerçi yolda hayatında bir kere gördüğü birinin koluna giren kendisiydi, kızın tepkisine şaşırmaya pek haddi yoktu düşününce. Kendisini hatırlamadığını düşünüp açıklama yapmak zorunda hissetti kendini. "Clem. Şey, Clementine. Hani kütüphanede bana yardım etmiştin. Hem de iki kez. Bi' kahve içelim mi? Ben öderim. Doğru düzgün teşekkür edememiştim." Kendini açıklaması gerektiğinde panik haline girip hızlı konuşmasını sevmiyordu. Hele İngiltere'de. Aksanla sorunlar yaşarken, kızın kendisini anlayıp anlamadığına emin olamayarak bir yanıt bekledi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dilimi burnuma değdirebilir miyim?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . w e s t m i n s t e r :: Leicester Square :: The Fifth Floor-
Buraya geçin: