London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için tarihinden beri uyumuyor.
tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 Lily M. Duchannes

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lily M. Duchannes
Evsiz | Rütbe Almamış Üye
Lily M. Duchannes


Mesaj Sayısı : 1

Lily M. Duchannes  Empty
MesajKonu: Lily M. Duchannes    Lily M. Duchannes  Icon_minitimePerş. Şub. 02, 2012 10:33 am


Denizin köpük köpük dalgaları ve tatlı rüzgarı insanı büyülemeye yeterdi. Burası cennet gibi bir yerdi. Ay ışığı, dalgaların gürültüsü, hafiften yüzüne vuran bir rüzgar ve bir şişe şarabın etkisi ile Sam sarhoşluğa doğru adım adım ilerliyordu.
Ayrılışlarının ikinci gününde Sam kendini içkiye vermiş, dağıtmıştı. İçki Sam’e iyi gelmezdi aslında, son içişinde kendini sedyede bulmuştu.

Ay ışığı Sam’in yüzüne vuruyordu, Sam kumsalda yürümeyi tercih etti, dalgalar ayağına kadar ulaştı, ayakkabılarını ıslattı, bu iyi gelmişti çünkü şarap içini yeterince ısıtıyordu. Giderek kötüye gittiğinin farkındaydı ama umurunda da değildi. Ayakkabılarını çıkartıp bağcıklarını birbirlerine bağladı ve boynuna astı. Artık kumla bir bütün olarak yürüyordu. Ayakları kumsala vuran dalgalarla buluşunca Sam ufak bir serinlik etkisiyle tebessümünü gösterdi denize karşı.

Kumsala oturdu ve mehtaba karşı düşünmeye başladı. Daha mantıklı düşünebilirdi belki rüzgar yüzüne vurdukça. Ayrıldığı sevgilisi Anny’i düşündü. Kumral, beline kadar uzanan saçları vardı, rüzgarda Anny’nin yüzüne vurur, Sam elleriyle yüzünden çekerdi Anny’nin güzel saçlarını. En çokta bunu severdi. Anny’nin ela gözleri Sam’i ay ışığından çok daha beter bir etkiyle alır götürürdü uzak diyarlara. Uzun boylu, buğday tenliydi. Her zaman güzel giyinmeye özen gösterirdi. Sam’in gözü bir başkasını görmüyordu ki bundan sonrada görmeyecekti.

Anny ayrılmak istediğinde Sam’in tek söyleyebildiği cümle “Seni seviyorum” olmuştu...
Mehtaba baktı, elindeki kalan içkisini kafasına dikip elinde kalan boş şişeyi denize fırlattı. Deniz dalgalarıyla şişeyi aldı, sonsuza götürdü. Bir an Sam şişenin yerinde olmak için iç geçirdi.

Evet, gerçekti bu. Anny gitmişti...

Sam arkasından sadece bakmıştı, donuk gözlerle... Oysa söyleyecek o kadar çok şeyi vardı ki Sam’in. Ona tam anlamıyla aşıktı ve o giderse Sam içindeki iyiye dair her şeyi yitirecekti, içindeki ateş sönecek ve bir daha kimse o ateşi yakamayacaktı.
Düşündü, bir kez daha gittiği anı hatırladı, terk edildiği anı. O an tutup koparsalardı Sam’in kolunu bacağını o kadar acı duymazdı. Ya da öldüresiye dövselerdi oracıkta çıtını çıkarmazdı.

Onun tek isteği Anny’le olmaktı, tek tutkusu teninde erimek. Tutkusu; hayatı Anny’le paylaşmaktı sadece ve sadece. Bunları Anny’e anlatamamıştı.

Sam ağlıyordu,

Elinden bir şeyler gelebilirdi. Mesela son kez elini tutabilirdi Anny’nin. Belki de gitmek için tüm cesareti kaybolacaktı birden. Neden yapmamıştı ki bunu? O an düşünemediği için lanet ediyor, ağlıyordu.
Anny adım adım uzaklaşırken Sam’den, olduğu yerde çöküp kalmıştı Sam’in körpe, güçsüz bedeni... Tecrübeliydi, çok kez terk edilmişti, bu kadar zayıf olmamalıydı, kalkmalıydı yerinden, yeniden hayata tutunmalıydı, bu sefer kıldan ince bir ip değil, sıkı bir halatla, yapamadı...

Sam oturduğu yerde ağlıyor, kumları sıkıyordu, kumlar tıpkı Anny gibi ellerinden kayıp gidiyordu. Sam ağlıyor, ay ışığı altında düşünmeye devam ediyordu.

Telafi edebilir miydi hatalarını?

Kendisi de bilmiyordu... Henüz yarası çok taze ve kan oluk oluk akıyordu kalbinden.
2 yıl önce yeni tanıştıklarında Sam gideceği güne bile hazırlamıştı kendini oysa, hazırdı gidişine(!), kaçak zamanları yaşıyorlardı, süre dolacak ve Anny gidecekti. O zamanlar basit gelirdi Sam’e böyle terk edilmeler. Sonra Sam terk edildiğinin ertesi günü hayatına kaldığı yerden yeniden başlayacaktı.

Başlayamadı...

Sam toparlanmalıydı. Anny’nin nereye gittiği önemli değildi, iki metre ötesinde veya iki yüz kilometre ötesinde.

Fark etmiyordu...

Anny artık yoktu ve aslında bu düşünce Sam’i kahrediyordu. Kurtulmalıydı bu yokluk duygusundan, unutulanların arasına katmalıydı Anny’i de. Bu aşk noktalanmalıydı.

Yapamadı...

Fakat Anny gitmişti.

Sam ise bir denizin ortasında, tek küreği kaybolmuş sandalda bir denizciydi artık.
Her gece mehtabı seyreden...

O sandalda ölüp gidecek olsa da sevmeye devam eden.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
King in the North
The King
The King
King in the North


Mesaj Sayısı : 138

Lily M. Duchannes  Empty
MesajKonu: Geri: Lily M. Duchannes    Lily M. Duchannes  Icon_minitimeCuma Şub. 03, 2012 1:28 am

Meslek ;;
Kişilik & Kurgu ;;
Örnek RP ;;

Lütfen bu formu doldurup tekrar başvurunuz.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Lily M. Duchannes
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Jace Drake Duchannes

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: l o n d o n . n e v e r . s l e e p s :: When the London sleeps, It's less dangerous :: Karakter Yaratma :: Nüfus Kaydı-
Buraya geçin: