London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 Tanıdık Sima.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Chanelle Fitzgerald
Cambridge I. Sınıf | Felsefe
Cambridge I. Sınıf | Felsefe
Chanelle Fitzgerald


Mesaj Sayısı : 72

Tanıdık Sima. Empty
MesajKonu: Tanıdık Sima.   Tanıdık Sima. Icon_minitimePerş. Şub. 02, 2012 1:29 pm

    chanellefitzgerald & bradleybristow

    Buluşmak için attığı mesajlar karşılıksız kalınca morali bozulmuştu Chanelle'in. Ama bu sonucu bekliyordu zaten. Pazar günü sabahın köründe hiçkimse spor salonuna gelmezdi. Herkes evinde oturmayı yeğlerdi. Aslında bakılırsa Chanelle'in de çıkmaması gerekirdi ancak yıllardır alışkanlık haline getirdiği sabah sporunu yapmazsa kendini eksik hissediyordu. Bu alışkanlığı lise üçün sonlarında kazanmıştı. O zamanlar oldukça şişmandı. Fazla kiloları onu suratsız yapardı ve o zamanlar ikinci ismi olan Eugenie'yi kullanıyordu. Çok olumsuz, soğuk, sevilmeyen ve çirkin bir kızdı o zamanlar. Kızının daima mükemmel olmasını isteyen annesinin ısrarlarına daha fazla dayanamayıp diyetisyene gittiği gün, onun hayatında dönüm noktası olmuştu belki de. Çok sıkı bir diyet programı yapmıştı. Önceleri tek öğünde yediği, artık bütün gün ona yetmeliydi. Ancak kararlıydı Chanelle. Zorla başladığı zayıflama sürecine kendi isteğiyle devam etmeliydi. Sıkı diyetin yanında her pazar gittiği spor salonu onda alışkanlık haline gelmişti. Bağımlılığın en yararlısı olarak tanımlardı spor salonunu Chanelle. Tanımının doğruluğu şüphesiz olsa da genç kızın bunu ifade etme şekli oldukça komik geliyordu kulağa. Belki de amacı buydu, kim bilir.

    Sıkı diyet ve inanılmaz spor programlarından sonra yirmi yedi kilo verişti Chanelle. Artık yaşına göre aşırı olmayan, hatta zayıf sayıldığı bir kiloya gelmişti. Lise sonun başlamasına bir hafta kala ani bir kararla babasının yanına İngiltere'ye gitmişti. Amerika ona yeterince umutsuzluk ve üzüntü getirmişti, yeni bir başlangıç yapması iyi olacaktı. Zayıf bedeni ve kullanmaya başladığı ikinci adıyla artık yepyeni biri olacaktı. Beklediği de gerçekleşmişti. Yepyeni bir sayfa açmıştı. Artık mutlu olacağına söz vermişti kendi kendine. Bu yüzden hep gülmeye başladı. Sebepsiz bir mutluluk vardı onda her zaman. Sürekli gülmesi onu salak gibi gösterse de Cambridge üniversitesinin felsefe bölümünü kazanmıştı ve bu herkesi şaşırtmıştı. Onun salak olduğuna inananlar oldukça şaşırmışlardı. İnsanları şaşırtmak hoşuna gitmişti. Ani verilen kilonun ardından yağ fazlalığı oluşmamıştı ve bu yüzden şanslı sayılırdı. Ancak kilo vermeye devam ettikçe yağı artmıştı. Deri fazlası olduğu zaman çok ünlü bir estetik cerrah olan babasından yardın istemişti. Kimsenin haberi olmadan yağ fazlalıkları alındı. Artık gerçekten 'mükemmel' olduğuna inanıyordu. Buna inanmak istiyordu. İnanmaya oldukça ihtiyacı vardı. Yıllar boyu özgüveninin sıfır olduğu zamanların acısını çıkartmak istiyordu. Hala da özgüveninin aşırı fazla olmadığı bir gerçekti ancak önceki halleriyle karşılaştırıldığında kendine çok güveniyordu.

    Bunca çabanın boşa gitmesi onu yıpratırdı. Bu yüzden alışkanlık haline getirdiği spor salonu ziyaretlerine devam etmekte bir sakınca duymuyordu, aksine buna ihtiyacı vardı. Sabah erkenden, kurduğu saatinin alarmıyla uyanmış olmasına rağmen oldukça enerjikti. Üzerine esnek, ancak dar, toz pembe renkli askılı bir tişört ve gri spor bir şort giyip hemen evden çıkmıştı. Spor salonuna vardığında içeriye şöyle bir göz gezdirdi. Tanıdık kimseye rastlayamayınca yüzünde asık bir ifadeyle fitness aletlerinden birinin başına geldi. Biraz çalıştıktan sonra kapıdan giren tanıdık bir simaya rastladı gözleri. Tanıdık simanın kime ait olduğunu çıkarmak için derin bir düşünceye daldı ve ardından kim olduğunu buldu. Aynı üniversiteye gittiği Bradley'di gelen. Yakın sayılırlardı, Chanelle de yakın olduğu birini gördüğünde mutlu olmuştu. Aletten kalktıktan sonra kendisini görmeyen Bradley'in yanına doğru gitti. Henüz çalışmaya başlamayan Bradley, kenarlara iliştirilen sandalyelerden birinde oturuyordu. Chanelle'e arkası dönüktü. Bundan faydalanan genç kız, elleriyle genç çocuğun gözlerini kapattı. Sesinde oldukça şirin bir tonla ve çınlayan sesiyle konuştu. "Bil bakalım ben kimim?" Ellerini çekmeden hoş bir kahkaha attı. Bu kahkaha, tanıdık birini görmenin verdiği sevincin dışavurumu olsa gerekti.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bradley Bristow
Cambridge I. Sınıf | Sanat Tarihi
Cambridge I. Sınıf | Sanat Tarihi
Bradley Bristow


Mesaj Sayısı : 29

Tanıdık Sima. Empty
MesajKonu: Geri: Tanıdık Sima.   Tanıdık Sima. Icon_minitimePerş. Şub. 02, 2012 3:01 pm

    "...ben de Hermés'ten çıktım. Lanvin'in daha klas modelleri var. Bu akşam Lloyd'ların bağış organizasyonunda böyle bir model giymeyi düşünüyorum. Çok ışıltılı değil mi Robbie, ha?"
    Bradley evde geçirdiği her saat istisnasız tanık olduğu diyaloğa gözlerini devirerek baktı. Darcey, yani annesi, babasının onun Lanvin mi Hermés mi giyeceğini umursadığını düşünüyor muydu gerçekten? Tek düşündüğü hayır işlerinde kameralara görünüp çıkışta çıtırlarla varoş bir otelde işi bitirmekti. Hatta Bradley ailesinden habersiz kiraladığı stüdyo dairesine giderken babasını o otellerin birinin girişinde, uzun ve parlak kırmızı renk saçlı, "giymesede olurmuş" denilebilecek türden incecik beyaz elbiseli bir kızla görmüştü. Bunu kimseye söyleyecek değildi; sonuç trajik bir boşanma olabilirdi ve bu Bradley'in ailesinden aldığı aylık geliri düşürebilirdi. Sabahın körü olmasını yada birazdan çıkıp spor salonuna gidecek olmayı umursamadan içine biraz otta karıştırılmış sigarasını yaktı, sonra makinede hazır olan kahveden biraz doldurup söylenerek salona yöneldi.
    "Bir saniye, Brad, dur bakalım. Nereye gidiyorsun? Bu akşamki organizasyona katılman gerek. Böylece şu magazin dergilerinden birine Cambridge'e girdiğinden bahsedebilirsin. Bizim için çok iyi olur. Bristow'ların son varisi Cambridge'de, ha, çok iyi olmaz mı Darcey?"
    Annesi, Robbie dünyanın en mantıklı şeyini söylemiş gibi cilveli bir şekilde gülümserken büyük bir duman bulutunu Robbie'nin tam suratına üfledi.
    "Eğer biriyle röportaj yapmak istersem arayıp haber veririm. Size iyi eğlenceler, bu gece neon renkli saçlar görebilirsiniz, bu aralar çok modaymış..."
    Zevkten dört köşe olmuş bir sırıtışla babasına baktı; Robbie kravatı boğazını sıkıyormuş gibi gevşetmeye çalıştı, sonra pes edip sevgili karısıyla sıkıcı sohbetine döndü. Bradley'de kahvesini alıp odasına çıktı. Sabahları nadiren bu saatlerde kalkardı çünkü genel olarak hayatı "akşamdan kalma" geçiyordu. Ama uzun süredir uğramadığı spor salonunda kaybettiklerini -daha doğrusu kazandıklarını- telafi etmeliydi. Gerçi iki kilo yıllardır süren çalışmalar sonucu oluşan kas yapısını bozmamıştı ama fazlası bozabilirdi. Bradley gibi meteryalist birinin görüntüden çok neyi umursaması beklenirdi ki? Kahvesini birkaç yudumda bitirip spor şortunu ve bol, rengi biraz solmuş tişörtünü giydi. Zaten koşuya başladığında tişört falan kalmayacaktı. Sigarasından derin bir nefes çekip başının döndüğünü hissedince onuda muhtemelen sabah Maya'nın temizlediği küllükte söndürdü. Sabahın bu saatinde trafik olmayacağını düşünerek lise son sınıfta aldığı Volvo C70'ini alıp Covent Garden'ın yolunu tuttu.
    Arabasını bulduğu ilk deliğe soktuktan sonra arka koltuğunda hazır spor çantasını alıp içeriye girdi. Resepsiyondaki kız utangaç bir selam verince Bradley göz kırpıp sırıttı. Görünüşe bakılırsa formu hala yerindeydi. Soyunma odalarına ilerlerken spor aletlerinin bulunduğu camla çevrili alana dikkatle bakıyordu çünkü şimdiden akşam ne yapsam sorusu kafasında belirmişti; düzenli spor yapan bir kızdan daha iyi ne isteyebilirdi ki? Çantasını buraya her geldiğinde kullandığı dolaba koydu ve salona girip başlamadan önce kenardaki sandalyelerden birine ilişti. Spor ayakkabılarını sıkıca bağlamak için eğildiği sırada yüzünde iki serin el hissetti. "Bil bakalım ben kimim?" Ardından tatlı bir kahkaha; çok tanıdıktı ama Bradley flörtöz bir cevap vermeden önce yüzünü görmeyi tercih ederdi. Eller yüzünden çekilince arkasını döndü ve hazırda beklettiği gülümsemesini patlatıverdi. Onu tabi ki tanıyordu; dar askılısı ve kısacık şortu onu hatırlamasına gizliden gizliye katkıda bulunmuştu. Ayağa kalkıp sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibi kıza sarıldı ve geriye çekildi.
    "Vay canına, Chanelle, tesadüfe bak! Harika görünüyorsun. Nasılsın?"
    Onu baştan aşağıya süzerken dudağını ısırdı ve gülümsedi. Chanelle'i lise döneminden de hatırlıyordu ama sanki yanlızca son sene vardı ve öncesi yoktu. Belkide o zamanlar böyle çekici değildi, ya da inekler grubundaydı, ya da aynı okulda bile değillerdi. Neden öncesini hatırlamadığını bilmiyordu şu an ki görüntü karşısında umursamıyordu. Kız daha cevap vermeden tişörtünü bir hareketle çıkartıp sandalyeye bıraktı, koşmaya başlamadan zaten bunu yapacaktı ama Chanelle sebebiyle biraz erken olmuştu. Çoğunlukla sığ, aklı fikri gece hayatında ve kızlarda olan bir tip olabilirdi ama bu konularda iyi olmadığıda söylenemezdi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Chanelle Fitzgerald
Cambridge I. Sınıf | Felsefe
Cambridge I. Sınıf | Felsefe
Chanelle Fitzgerald


Mesaj Sayısı : 72

Tanıdık Sima. Empty
MesajKonu: Geri: Tanıdık Sima.   Tanıdık Sima. Icon_minitimePerş. Şub. 02, 2012 3:52 pm

    Merakı fazla arttırmadan ellerini çekti ve Bradley'in kendisini görmesine izin verdi. Ardından Bradley kendisine sarıldı ve geri çekildikten sonra konuştu. "Vay canına Chanelle, tesadüfe bak! Harika görünüyorsun. Nasılsın?" Chanelle henüz cevabını vermeden Bradley tişörtünü çıkarıp az önce oturduğu sandalyeye bırakmıştı bile. Genç kız cevabını hemen vermek üzere kendisini hazırlamış olsa da Bradley'in hareketinden sonra bir süre hareketsiz kalmıştı. Karşısındaki gencin vücuduna şöyle bir göz gezdirdi. Spor salonunda bulunmak için hiçbir sebebi yoktu, fiziği o kadar iyiydi ki Chanelle onu rahatlıkla bir reklamda veya moda gösterisinde hayal edebiliyordu. Fiziğinin iyi olduğunu tişörtü varken de fark etmişti ancak böyle daha da belli oluyordu. İdeale yakındı aslında, belki de tam idealdi. Bar kapılarındaki bodyguardlar gibi değildi. Onların vücudunu hep çok abartı bulmuştu zaten Chanelle. Aşırı olmamak kaydıyla kas onun için idealdi. Arkadaşları bunu söylediğinde onu garipser, öyle birini göremeyeceğini söylerdi. Ancak tam karşısında duran beden Chanelle'in iddiasına en büyük örnekti. Eğer biraz daha sessiz durup Bradley'i incelerse telefonunu çıkarıp fotoğafını çekeceğinden korktu Chanelle.

    Konuşmadan önce dudağını istemsizce ısırdı ve ardından Bradley'in cevapsız kalan sorusuna uygun bir dille cevap verdi. "İyiyim, sen nasılsın? Hep buralarda olur musun, daha önce pek gördüğümü hatırlamıyorum da." Kendinden beklenmeyecek resmiyetteki cevabı genç kızı da oldukça şaşırtmıştı. Bunun Bradley'i de şaşırttığına emindi. Çünkü Chanelle hiçbir zaman resmi değildi ve bunu okulundakiler de dahil olmak üzere bütün yakın çevresi bilirdi. O her zaman ciddi olmayan, yerine göre sempatik, her zaman gülen kişi olurdu. İçinde bulunduğu ortamın eğlence ve umut kaynağı olurdu hep. Sürekli ağlayan bebekleri bile güldürdüğü olmuştu. Kuzeni henüz bebekken sürekli güldüğü için bir keresinde ona her gün çikolata yiyip yemediğini bile sormuştu. Çok fazla böyle anısı vardı Chanelle'in. Bir keresinde sokakta sarhoş halde bulduğu bir kızı evine sağ salim götürdüğünde o da sonsuza kadar gülmekle mi lanetlendin diye sormuştu. Bunlar söylendikçe genç kız da seviniyordu. Yıllar boyu somurttuktan sonra gülme kaslarının tekrar çalışmasına sevinmesi bir yana, insanların artık onu somurtkan olarak tanımlamaması hoşuna gidiyordu. Kişisel değişiminin en sevdiği yanı artık hep üzgün olmak zorunda olmamasıydı.

    Bu denli her zaman gülen birinin ciddi olması beklenilen bir şey olmadığı için kendi özüne dönmeye karar verdi. Bu resmiyeti koruyacak düzeyde kalamayacağından emindi ve bu değişimin daha rezil bir anda olmasına izin veremezdi. Bu yüzden kendi isteğiyle bozdu. "Brad, harika görünüyorsun!" Cümlesini bitirdiği an eliyle uzanıp Bradley'in karnına dokundu. O kadar ani bir hareket yapmıştı ki Bradley'in hazırlıksız yakalanacağına emindi. Nitekim öyle de oldu ancak Bradley hazırlıksız olmasına rağmen karnı inanılmaz sertti. Tanıdığı diğer erkeklerin kastığında bile karnını bu kadar sert yapamadığı düşünülecek olursa Bradley'in inanılmaz karın kası vardı. Görüntüsünden de belliydi zaten. Tanrım, acaba nasıl karın çalışıyor; diye düşünmeden edemedi genç kız. Büyülenmiş bir şekilde karşısındaki bedene bakıyordu. Şaşkınlığı geçtiğinde elini çekti ve saçına götürüp onunla oynamaya başladı. Şaşkınlığının etkisiyle şirin bir kahkaha attı ve ardından yüzüne alaycı bir ciddiyet takınarak konuştu. "Pekala, bu kadarını da beklemiyordum." Cümlesinin bitiminde tekrar gülümsemesini yüzüne takındı. Saçıyla oynamaya devam ederken dudağını bir kez daha ısırdı. Bütün bunların istem dışı olmadı da şaşırtıcıydı.

    Spoiler:


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Bradley Bristow
Cambridge I. Sınıf | Sanat Tarihi
Cambridge I. Sınıf | Sanat Tarihi
Bradley Bristow


Mesaj Sayısı : 29

Tanıdık Sima. Empty
MesajKonu: Geri: Tanıdık Sima.   Tanıdık Sima. Icon_minitimePerş. Şub. 02, 2012 9:48 pm

    Bradley istediği yere varıyordu; Chanelle'in yüzündeki ifadeye bakılırsa. Spor salonundandaki belli numaralarından biriydi işte; hoş bir kız gördüğünde hemen koşu bandının üzerine atlayacakmış gibi üzerini çıkarır, kızı süzer, göz kırpar yada klasik gülümsemesini takınırdı, herneyse. Chanelle Londra'da ki en çekici kızlardan biri denilebilirdi ama diğerlerinden farklı bir şeyler vardı, aklını popüleriteyle bozup bozmadığını bilmiyordu ama şeytani bir yönden çok masum bir yönü vardı. Belki de saf?
    "İyiyim, sen nasılsın? Hep buralarda olur musun, daha önce pek gördüğümü hatırlamıyorum da."
    Daha az önce kulağında çınlayan neşeli kahkaha nereye gitmişti? Sesindeki resmiyet açıkça okunuyordu. Bradley anlamayarak kıza baktı ve dudaklarının arasından kısık, "ha?"ya benzer bir ses çıktı. İki basamaklı sayıları birbirleriyle toplayamıyor ya da lise seviyesindeki en basit fen deneylerinde bile patlamalara sebep oluyor olabilirdi ama bu onun alanıydı. İşi yanlızca kitap okumak olan şu "zeki" kızlar dışında Bradley'e mesafe koyan az kişi vardı -ki o "zeki" kızlar kendi seviyelerinde biriyle takılmak konusunda ne yazık ki haklıydı. Kızı resmi tavrından çıkaracak bir şeyler söylemeye hazırlanırken Chanelle az önceki ses tonuna geri dönüvermişti.
    "Brad, harika görünüyorsun!"
    Aynı anda uzanıp karnına dokundu. Brad kızın serin eli yüzünden biraz irkildi ama kıpırdamadı; yanlızca sırıttı. Bir an için çıkmıştı ama tekrar oyundaydı. Şu an spor salonunda olmasalar Bradley'in belli şeylere çalışan beyni kıza yaklaşması için ani bir komut verirdi ama kıpırdamadı. Çevrede fazla yaşıtı vardı. Chanelle Bradley'in yüzündeki zafer kazanmış bakışı göremeyecek kadar vücuduna dalmıştı. Sonra birden elini geri çekti ve saçlarıyla oynamaya başladı. Şükürler olsun Bradley'in basit zihninin anlayabileceği bir şey; kızların karşılarındakinden hoşlandığındaki refleksleri.
    "Pekala, bu kadarını da beklemiyordum."
    Bradley dikkatle kızın yüzüne bir kez daha baktı; ve işte bu kadar. İstediği her şeyi görmüştü. Kahkahalar, dudak ısırmalar, saçlarla oynamalar... Bugün yapmayı planladığı egzersizleri yarına veya başka bir haftaya bırakabilirdi. Gösterdiği etkiye bakılırsa formunda hiç bir bozulma yoktu zaten.
    "Aslında, biliyor musun-" duraksayıp tişörtünü tekrar giydi ve rahat tavırlarla Chanelle'e yanaşıp kolunu omzuna doladı "-sanırım ikimizinde şimdilik spora ihtiyacı yok. Bir şeyler içmek ister misin? Zaten arabayla gelmiştim. Senin istediğin herhangi bir yere gidebiliriz."
    Mesela daireme, ailemin evi de olur, farketmez. Daha uzun zamandır tanıdığı bir kız olsa Bradley'in tavlama cümleleri farklı olurdu ama kızın korkup çığlıklar atarak kaçmasını istemiyordu. Tekrar zafer gülümsemesini takınmamak için dudaklarını birbirine bastırmak zorunda kaldı. Bu arada Chanelle'in Meg'in takıldığı kızlar arasında olduğunu anımsadı. Meg'le lise hayatı boyunca çıkarları doğrultusunda görüşmüş, onun dışında elinden geldiğince uzak durmuştu. Adını Cat Says'de duyurmaya can atan Meg'le takıldığına göre Chanelle sandığı gibi saf değilde tam tersi olabilir miydi? Bilmiyordu ama Bradley'in flörtöz tavırlarına karşılık verdiği ve böyle harika göründüğü sürece umurunda değildi. Düz mantık.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tanıdık Sima.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . w e s t m i n s t e r :: Covent Garden :: Health Clubs-
Buraya geçin: