London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 Sıcak çikolata.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Claudia Chamberlain
Cambridge I. Sınıf | Moda Tasarımı
Cambridge I. Sınıf | Moda Tasarımı
Claudia Chamberlain


Mesaj Sayısı : 109

Sıcak çikolata. Empty
MesajKonu: Sıcak çikolata.   Sıcak çikolata. Icon_minitimePerş. Şub. 02, 2012 6:48 pm

Sıcak çikolata. 7 x Sıcak çikolata. Image14
Claudia Chamberlain & Florentin Fauconnier
    Gökyüzünü gri bulutlar kaplamıştı yine. Londra’nın nemli havası bir türlü geçmek bilmiyordu, kolundaki saate baktı tembellik yapmak için bir hayli bol zamanı vardı, nasıl olsa kimse nerede olduğunu da merak edecek değildi. Annesi ve babası şu an yurt dışında oldukları için karışacak çok fazla kimsesi kalmamıştı yanında. Alnına düşen bir damla yağmur damlası ile irkildi, keşke akıl edip şemsiyesini yanında taşımayı akıl etmiş olsaydı. Adımlarını hızlandırdı, yağmur hızlanmadan önce bir yere sığınmalıydı. Üzerinde yeşil, pembe çiçeklerle bezeli yazlık elbisesi havaya zıt bir görüntü katıyordu. Oysaki bu günün güneşli geçeceğini umut etmişti, keşke çıkmadan önce hava durumuna baksaydım diye düşünmeden edemedi. Beyaz elbisesinin eteklerini uçuştururcasına koştu, bir bahar çiçeği görüntüsü yayıyordu. Yüzüne bir gülümseme yerleşti, yağmuru o kadar çok seviyordu ki gülümsememek elinde değildi. Oysaki etrafta koşuşturan birçok insan bu durumdan hoşnutsuz gibi bir hal içerisindeydi. Yağmur hızlanmaya başladı ve sığınacak bir yer arama çabasından vazgeçti şayet saçaklar altına saklanmış insanlara çarpıp durmak istemiyordu. Bir kafe’ ye girip sıcak çikolata ya da mocha içip içmemek arasında gidip geldi. Biraz daha bu şekilde boş boş düşünmeye devam ederse yağmurun altında ıslanıp kalmış bir kediden farkı olmayacaktı. Düşüncelerden sıyrılıp çantasında çalan telefona uzandı, bir yeni mesaj olduğunu görüp kimden geldiğini tahmin ederek telefonun yağmurdan ıslanmasına aldırış etmeden mesajı okudu. Kıkırdamamak elde değildi. Clementine bazen çılgının teki olup çıkıyordu, hızlanan yağmurdan ıslanmaya başlayan saçlarını geri itip yüzünden çekti ve bir dükkânın önüne sığındı. Kedileri çok sevdiği için kedi taklidi de yapmaktan geri kalmıyordu, teknolojinin nimetlerinden yararlanırcasına genç kıza geri mesaj çekti, onu görmeyeli özlemişti. Aslında bir bakıma Alex’i de özlemişti. O gün o şekilde çekip gittiği için kendinden nefret ediyordu fakat bunu yapmak zorundaydı, tüm hayallerini yıkmıştı. Onu uzun yıllardır bir arkadaşı olarak görürken birden bire onun kendine farklı gözle baktığını düşünmek garip hissetmesine sebep olmuştu. Aralarındaki bu şeyi düzeltmek istiyordu şayet Alex olmadan yapamıyordu onu da en az Clementine kadar çok seviyordu fakat daha öteye gidemezdi. Alex her zaman sahip olmak istediği bir kardeş gibiydi. Sıkıntıyla iç çekti ve telefonu yerine geri yerleştirdi. Bütün gün boyunca tek başına ne yapacaktı bilmiyordu belki bir yere girip biraz kurulanmayı denemeliydi. Bu mevsimde bile böyle yağmur yağıyorsa kışı düşünemiyordu, gerçi kışın gelmesine de çok fazla bir şey kalmamıştı. Koşturmaktan yorulmuşçasına derince nefes aldı ve dükkânlardan birinin kapısını açıp içeri girdi biraz kahve alacaktı fakat hiç boş yer yokmuş gibi görünüyordu. En iyisinin kahveyi alıp dışarı çıkması olduğunu düşünüp bu eylemi gerçekleştirmeden önce çantasından biraz bozukluk çıkarttı ve bir bardak sıcak çikolata alıp dışarı çıktı. Yapacak en iyi şeyin elinde kahve ile kaldırım üzerinde boş boş yürümek olduğunu düşününce içinin biraz daha sıkıldığını hissediyordu. Belki de Clementine’ı arayıp gelmesini söylemeliydi. Birkaç adım daha yürüdü ardından sol elinde tuttuğu kahvesini çantasından çıkartmak için uzandığı çantasının ardından birine çarpıp üzerine devirdi. Dikkatsizliği yüzünden kendinden nefret ediyordu özür dilemek üzereyken başını kaldırdı ve adamın yüzüne baktı. “Özür dilerim.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Florentin Fauconnier
Cambridge I. Sınıf | Sanat Tarihi
Cambridge I. Sınıf | Sanat Tarihi
Florentin Fauconnier


Mesaj Sayısı : 18

Sıcak çikolata. Empty
MesajKonu: Geri: Sıcak çikolata.   Sıcak çikolata. Icon_minitimePaz Şub. 05, 2012 3:43 pm

    Belki de bir hayalin peşinden yıllarca koşabilmektir, ya da koşmayı düşünebilmektir aşk. Üstelik yitip giden, hızla geçen zamanın sonunda o hayali hiç gerçekleştirememe olasılığına rağmen. Günleri, geceleri bir odaya kapanarak geçirirken, bir telefon çığlığına, bir kapı ziline ömrün yarısını verebilmeyi düşünmektir. Ya da duyulacak bir sesle, sevgilinin yüzündeki bir gülüşle, gözlerindeki bir ışıltıyla, ömrün üzerine bir ömür daha ekleneceğini hissetmektir aşk. Her şey çok iyi giderken, mutluluk ormanına her gün yeni fidanlar ekerken, insanların sana ve ona gıpta ile baktığını düşünürken bir anda onsuz, diğer yarınsız, kalabileceğin fikrinin seni deli etmesidir. Tam da ona hayatını bağlamışken, onsuz yapamayacağını, onsuz nefes bile alamayacağını düşünürken, bir gün yapayalnız kalma korkusunun bütün vücudunu titretmesidir aşk. Terk edildiğinde hayata küseceğini, suçlayacak yüzlerce insan ya da neden bulacağını, kin tutacağını, intikam yeminleri edeceğini bilmektir. Bir özlem şarkısının içini eriten ezgilerinin veya seni bambaşka mekânlara sürükleyen mısraların kulağından girip, yüreğine doğru akmasına sonra gözlerinden damla damla dışarı taşmasına engel olamamak ve zaten engel olmaya güç bulamamaktır aşk. Aylarca görmediğin, tenine dokunmadığın, kokusunu doyasıya ciğerlerine çekemediğin ve hatta sesini bile duymadığın birisine hala tüm hücrelerinle bağlı kalabilmektir, delicesine özlemektir aşk. Tutkun yüzünden aptallıkla suçlanmayı göze almaktır. Sana aptal diyenlere söylenecek söz bulamazken, başın öne eğilip gözlerinden akan gözyaşlarına rağmen, yüreğinin onu seviyorum diye haykırmasıdır aşk. Plansız, hesapsız, ölçmeden, biçmeden kaygısızca ama her olumsuzluğu da göz önüne alarak kendini bırakmaktır. Güçtür aşk ve zordur aşkı yaşamak. Her pisliğe, vurdumduymazlığa, kalleşliğe, ikiyüzlülüğe karşı kazanılmış bir zaferdir. Yarını hiç düşünmeden sadece içinde bulunduğun anın hazzını bütün benliğinde hissedebilmektir. Sayılarla harflerle belirlenmiş her şeye meydan okuyan bir belirsizliktir. O belirsizliğin içinde savrulurken bir sonraki günü dakikası dakikasına planlamanın ne kadar saçma olduğunu görebilmektir aşk. Aslında hiçbir benzetmenin, hiçbir tarifin aşkı tanımlayamayacağını bile bile, aşk üzerinde yazma, söz söyleme cesareti gösterebilmek, o yazılanları, söylenenleri okuyabilmek, dinleyebilmektir aşk. Cama vuran yağmur taneleri eşliğinde son cümleleri, bariton sesi ile bir kez daha tekrarlayan sarı saçlara ve beyaz tene sahip genç bir adam göze çarpıyordu ve yüzüne okuduklarından memnun bir gülümseme yerleşmiş, ölçüp biçtiklerinden hoşnut bir şekilde kitabın kapağını kapayarak yerine, rafa geri yerleştirdi. Bu tarz kitaplar okumayalı Florentin Fauconnier adındaki genç delikanlı için bir hayli uzun zaman olmuştu, o gün gidip arkadaşları ile takılıp eğlenmek varken neden evde kalma dürtüsüne kapıldığını bir türlü anlayamasa da çok fazla üzerinde durmayıp bildiğini okumayı tercih etmişti. Çalan telefonlara ısrarla cevap vermeyip telesekretere düşürmüş, mesajları dinleme gereği duymadan bütün gün boyunca evinde pinekleyerek geçirmeyi tercih etmişti. Bir hafta boyunca temizlemediği raflardan kalkan o toz ile öksürdü ve eve sıkı bir temizlik gerektiği kanaatine vararak raflardan uzaklaştı. Dışarı çıkıp çıkmaması gerektiği konusunda kafa patlatmaya başlamıştı, sanki zihninde iki kişi sürekli tartışıyor biri çıkması gerektiğini söylerken diğeri bunun gereksiz olduğunu evde kalması gerektiğini söylüyordu. Canı sıkkın zihninde gerçekleşen bu çatışmadan bıkkın ve yorgun bir halde omuzları düştü ve başını cama vuran yağmur tanelerine çevirdi. Yağmuru severdi genç adam, dinlendirici ve huzur vericiydi. Zihninde gerçekleşen çatışmada dışarı çıkmasını söyleyen taraf bu düşünce ile o çatışmayı kazanmıştı. Üzerine geçirdiği ince yağmurluğun önünü kapama gereği duymadan dış kapıya sakin adımlarla ilerledi. Yalnız dolaşmak ona iyi gelebilirdi, hem kafasını da rahatlıkla dinleyebilirdi. Spor ayakkabılarının bağcıklarını kontrol edip doğruldu, o sırada kendine yaklaşan genç kızı görmemişti bile. Binanın dış kapısını çekip adım atacağı sırada yağmurluğunun açık yakasından içeri dolan sıcak sıvı ile acıyla bağırdığının farkında olmadan kasıldı. “Claudia, lanet olsun, senin yüzünden pişmiş, soslanmış keke dönmek üzereyim.”dedi ve genç kızın sevimli yüzünü görüp, özür dileyen sesini duyunca acısı çoktan geçmişti bile. Onu gördüğü her seferde böyle yelkenleri suya indirecekti genç adam. “Tamam, önemli değil, benimle içeri gelsene.”üstünü değiştirirse bu gün onunla takılabileceğini düşünüyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sıcak çikolata.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . w e s t m i n s t e r :: Oxford Street-
Buraya geçin: