London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 i want to be normal.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Marion Antoinette
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Marion Antoinette


Mesaj Sayısı : 56
Nerden : ingiltere.

i want to be normal. Empty
MesajKonu: i want to be normal.   i want to be normal. Icon_minitimeC.tesi Şub. 04, 2012 3:08 pm

i want to be normal. 107305 i want to be normal. 28

Marion Antoinette & Mahieu Antoinette
Starbucks Coffee & Saat 14.06


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Marion Antoinette
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Marion Antoinette


Mesaj Sayısı : 56
Nerden : ingiltere.

i want to be normal. Empty
MesajKonu: Geri: i want to be normal.   i want to be normal. Icon_minitimeC.tesi Şub. 04, 2012 3:41 pm

Güneşin sıcak parıltıları Marion'ın yüzüne düşmeye başlamıştı. Açık pencereden süzülen hafif rüzgar Marion yüzünde, omuzlarında oynadı. Yüzüne bir tebessüm yayıldı ve yeşil gözlerini açtı. Güneşin sıcak ve bir o kadar parlak ışıltıları gözlerini kamaştırmıştı. Yatakta doğruldu ve kollarını açarak gerindi. Güzel bir günün başladığına emindi. Bir kez daha gülümsedi ama gülümsemesi yüzünde asılı kaldı. Erkek kardeşi Mahieu ile buluşacaklardı. Ellerini dağınık kırmızı saçlarında gezdirdi ve ayağa kalktı. Yatağın altından fırlayan kara kedisi Bellatrix adeta ayağına yapışmıştı. Küçük siyah kediyi beyaz elleri ile sıkıca tuttu ve kollarına aldı. Kedisinin kafasını bir kaç kez okşadı ve gözlerini yatağın yanında duran komodine çevirdi. Çalar saati 13.30'u gösteriyordu. Soğuk parke zemine aldırmadan odasından çıktı. Babası birkaç günlüğüne şehir dışına çıkmıştı ve kendisini yalnız hissetmişti. Annesi ve babasının boşanmasını pek umursamamıştı. Annesinin, kendisinden yaşlarca küçük - hatta Marion'dan sadece birkaç yaş büyük - bir adam ile aldatması hiç hoş değildi. Aniden kalbinde bir sızı hissetti. Annesini özlemişti. Şuan Venedik'te şezlonga uzanmış halde genç sevgilisiyle beraber güneşleniyor olmalıydı. Ellerinde de hafif kokteyller tutuyorlardı. Birbirlerine bakıyor ve ardından babası için gülüyor olmalıydılar. Kafasını hafifçe salladı düşüncelerinden kurtulmak ister gibi. Babasının çıktığı gezinin bir iş gezisi olmadığını anlayacak kadar zekiydi. Sadece kalbinde ki acıyı dindirmek ve küçük bir umut ile annesini kıskandırmak için Venedik civarında yanında da platin sarısı renginde saçları olan uzun boylu bir kadın olmalıydı. Babasının anlamıyordu. Annesi onu terk edip gitmişti ama o hala onun peşindeydi. Aslında umurunda olmadığını fark etti. Ne halt ediyorlarsa etsinler. Benim daha büyük çaplı sorunların var. Kedisini bir kez daha okşadı. Ama Bellatrix rahatsız olmuş ve hafifçe tıksırıp yere doğru kendini atmıştı. 'Sen bilirsin küçük hanım.' dedi ve banyoya yöneldi.

Kızıl saçları darmadağındı. Siyah lastik tokayı koparırcasına çıkardı ve beyaz lavabonun yanına bıraktı. Süslenmesine gerek yoktu. İlgi çekmek istemiyordu hatta bugün Londra Hayaleti olarak anılmak istiyordu. Gizemli ve görünmez. Saçlarını fırça ile sadece bir kez taradı ve ardından kafasının tepesinde hafifçe topuz yaptı. Odasına dönerken Bellatrix'in buzdolabına keskin bakışlar attığını fark etti. Hafifçe döndü ve buzdolabının kapısı açıp içinden taze süt ile dolu bir cam şişe çıkardı. Kedisinin aç bakışlarına gülerek karşılık verdi. Buzdolabının yanında duran gri metal kaba sütü boşaltı ve cam şişeyide tezgaha bıraktıktan sonra kedisinin kafasını bir kez daha okşadı ve odasına yöneldi. Yatağının dağınık haline göz gezdirmeden büyük gardırobuna döndü ve geniş iki kapıyı açtı. Siyah yıpranmış dar bir pantolon çıkardı. Eline geçen ilk bordo bluzu da çıkardıktan sonra giyinmeye başladı. Sonunda hazırlandığında boy aynasında kendisine baktı. 'Hiç ilgi çekici değilsin Marion.' İnce kaşlarını hafifçe büktü ve eğildi. 'Merci.' Kırmızı vosvosunun anahtarını aldı ve eline geçen kısa kahverengi çantayıda kaptıktan sonra kendisini evden dışarı attı. Hızla basamaklardan aşağı indi ve garajdaki kırmızı arabasına doğru ilerledi. Arabasının bilindik kokusunu içine çekti. Hafif lavanta ve okaliptüs ağacı. Annesinden aldığı hoş bir ayrıntıydı sadece. Radyoyu açtı ve ilk çıkan Rock şarkılarından birini dinlemeye başladı. Arabasını çalıştırdı ve düşüncelerine engel olmak ister gibi şarkının sözlerine konsantre oldu. Aslında buluşmayı Marion istemişti. Mahieu, Amerika'dan döndüğünden beri doğru düzgün görüşememişlerdi. Marion'ın amacı sadece normal olmaktı ve buna Mahieu ile ilişkisinden başlayacaktı.

Normalde Starbucks'a yarım saate giderdi ama bu kez sanki on dakikaya gelmiş gibi hissediyordu. Birkaç dakika arabada durdu ve içeriyi kontrol etti. Gelip gelmediğini merak ediyordu ve eğer onu gerçekten tanıyorsa gelmemiş olması gerekiyordu. Arabadan hızlıca indi ve kahverengi çantasını koluna astıktan sonra içeriye girdi. Düşündüğü gibi kalabalık bir gündü. Kahve kokusu Marion'ın etrafını sarmıştı adeta. Pencere kenarında boş bir masa bulduktan sonra oturdu ve çantasından sigarasını çıkardı. Bu kalabalıkta onun sigara içtiğini kimsenin fark edeceğini düşünmüyordu. Zaten fark etseler de durum değişmezdi. Sigarayı dudaklarına götürdü ve derince içine çekti. 'Umarım hemen gelir.'


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
i want to be normal.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . w e s t m i n s t e r :: Covent Garden :: Starbucks Coffee-
Buraya geçin: