London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 Ciddi Muhabbetler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Joey Philips
London | Kütüphane Çalışanı
London | Kütüphane Çalışanı
Joey Philips


Mesaj Sayısı : 62
Nerden : Liverpool

Ciddi Muhabbetler Empty
MesajKonu: Ciddi Muhabbetler   Ciddi Muhabbetler Icon_minitimeSalı Şub. 07, 2012 9:14 pm

Ciddi Muhabbetler Eric-that-70s-show-10274627-100-100 Joey & Francie Ciddi Muhabbetler Virgin-suicides-the-virgin-suicides-6070338-100-100
Baya ciddiler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Joey Philips
London | Kütüphane Çalışanı
London | Kütüphane Çalışanı
Joey Philips


Mesaj Sayısı : 62
Nerden : Liverpool

Ciddi Muhabbetler Empty
MesajKonu: Geri: Ciddi Muhabbetler   Ciddi Muhabbetler Icon_minitimeSalı Şub. 07, 2012 10:46 pm

Elindeki pakette adını bilmediği bir Singapur yemeği vardı ve baharat cidden boğazını yakıyordu. Francie de Uzak Doğu yemeklerinden pek hoşlanmazdı. Peki bu yaptıklarının mantığı ne demek oluyordu? Şu kalabalık kıyamet, herkes bir şeyler yapmaya çalışıp konuşmakla meşguldu. Joey ağzındaki lokmayı zorlukla yutarak Francie'nin arkası-sıra yürümeye devam ediyordu. Chinatown'da takılmak bazı cuma geceleri yaptıkları şeylerden biriydi. Önce adını bilmedikleri kulağa telafuzu en komik gelen yemeklerden alırlar sonra da oraya buraya bakarak yürüyüp vakit öldürürlerdi. Kağıttan lambalarla süslü sokaklarda gece vakti ışıklı pazarlar kurulmuştu. Ağzındaki lokmayı çiğnerken Francie'nin kıçına bakıp hızlı adımlar atıyordu. Bugünlerde gerçekten azgındı. Derdi neydi? Tamam Fanny'nin kıçı gerçekten güzeldi. Onun dokunması epey eğlenceli olan yerlerini seviyordu. Artık gözünü önünde hoplayan şeyden ayırması gerekiyordu. Sol taraftaki Woodstock dövmesi de -elinde gitar tutan o sarı minik kuş- çok şirin geliyordu. Kim kıçına Woodstock dövmesi yaptırırdı ki? Fanny'yle tanıştıkları zaman da dövmeyi ilk gördüğü andaki gibi salak olmuştu. Öte yandan sanki onu hep tanıyormuş gibiydi. Bakir olduğunu bile itiraf etmişti tanıştıkları gün, nasıl bir boşboğazlıksa artık. Bir yıldan fazla oluyordu. 'Fanny işte. Nasıl desem o baya süper.' ağzının deli gibi yanmasına karşılık kendi tükürüklerini yutmaya çalıştı. Biber ya da onun gibi bir şey herhalde, lanet 'Led Zeppelin tişörtünü giyince epey seksi oluyor. Böyle güzel kıça sahip bir sevgilim olduğu için şanslıyım.'
Francie geçen hafta onu video dükkanından kiraladığı pornoyu izlerken yakalamıştı. O gıcık anda mastürbasyon yaparken annesine basılmış gibi hissetmişti. Üstelik olayın tam da kızışma noktasında gelmişti. Şu tesisatçıyı içeri alan iki bornozlu sarışının birden birbirleriyle yiyişikleri bölüm -herneyse sarışınları unut. İşin komik tarafı Fanny kapris yapıp onu sapıklıkla suçlamak yerine koltuğa atlayıp filme yorumlar yaparak izlemeye başlamıştı. Kız arkadaşla porno izlemek, bir de bunu deneyin. Yine de bir pozisyon öyle canını sıkmıştı ki Joey ona bunu denemeyeceklerine dair söz vermek zorunda kalmıştı. Tabi insan porno filmden kıskanılmaz ama porno dergilerini sevgilisine yakalatan Sammy fena halde papara yemişti diye hatırlıyordu. Yani işin aslı kız Sammy'yi dergideki piliçlerden kıskanmış. 'Ben sana yetmiyor muyum!" diye yaygarayı basmış. Tabi Francie kendisine yetiyordu. Oldukça hem de ama bu şey öyle yani. Hadi ama herkes bunu yapardı. Belki Francie'nin de onu kıskanması hoşuna giderdi. Yine de gıkını çıkarmamıştı. Kavga etmek de sevimli olmazdı.
"Joey-Joey-Joey-Joe-"
"Ne, ne var?"
"Yine uçmuşsun."
Evet son üç dakikadır sallanan kalçalar yerine öylece yere bakarak yürüdüğünden Francie'nin laflarını duymamıştı bile. Ayrıca herkes bir halt varmış gibi durmadan konuşuyordu.
"Hala şu Han Solo meselesine kafayı takıyorsan çıkar bir yerlerden."
Hayır, aslında kaybolan Han Solo oyuncağını değil porno dergileri düşünüyordu ama bunu söylemeye hiç niyeti yoktu. Üstelik Han Solo da canını sıkan şeylerden biri olmasına rağmen aklına o hatırlatana kadar gelmemişti. Bu sabah hırsızlık olduğuna dair ortalığı birbirine kattığını hatırlıyordu da. 'Porno düşünüyordum ama aslında seninle ilgili' gibi bir açıklama yanlış anlaşılmalara yol açardı. Üstelik daha evden çıkmadan önce yapmışlardı o işi. Galiba Francie'yle uzun bir süre bir yerlere kapanıp tavşanlar gibi tepişmek istiyordu. Gözleri yine dalmıştı ama farkında bile değildi. İki saniye sonra Francie'nin dilini ağzında hissetti. Şekerli baharatların tadıyla birlikte tabi. Gelip geçen insanlardan bazıları yolun ortasında öpüşen iki azgın gence çarpıp söyleniyor ya da onun gibi şeyler yapıyorlardı ama umrunda değildi. Acaba Francie böyle öpüşmeyi nerden öğrenmişti? Onu tanıdığından beri güzel öpüşüyordu. Kafasında durmadan seks düşüncesi varken kızın bu tahrik edici tavrı hiç de iyi olmamıştı tabi. Acilen başka şeyler düşünmeliydi. Böcekler, Steve'in geçen yılki Noel kusmuğu -işe yaramıyor.
"Neden bu kadar sevimlisin. Dürtülerime hakim olamıyorum."
Bir süre bakıştılar. O sinyali almıştı. Değerlendirmek gerekirse, halka açık alandaydılar. Fena halde baharatlı ve içeriğini bilmedikleri bir şeyler yemişlerdi, kalabalıktı ve ikisi de kızışmış durumdaydılar. Böyle bir şey başlarına geldiği zaman koşarak en yakın restorantın tuvaletine ya da bir marketin deposuna girerlerdi. Bu tarz işleri Francie'den önce hiç yapmadığını farketti. Yani tabi ondan önce seks de yapmamıştı ama böyle şeyler garipti.
"Az önce bir restorant geçtik tuvaleti temizdir kesin."
Ne ara görmüştü ki orayı. Birden aynı anda koşmaya başladılar. Kırmızı tabela üzerine fosforlu sarı harflerle yazılmışmış bir şeyler, içerisi de buharlıydı. Çekik gözlü insan popülasyonu bir anda artmıştı. Yavaşladı ve yine önden giden Francie'ye baktı. Sarı saçları kızaran yanaklarının üzerine düşmüştü. Ne hoş manzara. Üzerinde Çince'den sonra slash konuşarak İngilizce kadınlar yazılmış olan kapıya gidiyordu. Hayır, yine mi. El kol işareti yapmaya çalıştı. Neden hep kadınlar tuvaleti olmak zorundaydı sanki? Francie kapıyı tıklattı ama ses gelmedi. Gel anlamında işaret yapıyordu. Joey tartışacak durumda değildi. Acilen o işi yapmaları gerekiyordu. Yapalı daha iki saat bile olmamıştı. Derdi neydi yani?
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ciddi Muhabbetler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . w e s t m i n s t e r :: Soho :: Chinatown-
Buraya geçin: