London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 love is a game you say.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Danny Hoffmann
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Danny Hoffmann


Mesaj Sayısı : 2

love is a game you say. Empty
MesajKonu: love is a game you say.   love is a game you say. Icon_minitimePaz Ocak 29, 2012 3:47 pm

love is a game you say. 0061 love is a game you say. Tumblr_ksl346vr_Xm1qao0izo1_500
noreendelaney & dannyhoffmann
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Danny Hoffmann
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Danny Hoffmann


Mesaj Sayısı : 2

love is a game you say. Empty
MesajKonu: Geri: love is a game you say.   love is a game you say. Icon_minitimePaz Ocak 29, 2012 3:48 pm

Aslında ikimiz arasındaki ilişkiyi tek bir kelimeyle anlatmak mümkün ve tahmin etmesi hiç de zor değil. Hangi zaman dilimi içerisinde başladığını ve geliştiğini anlamadığım bu bağı temsil eden tek kelime kıskançlık olabilir. Başka ne olabilir ki? Sevgiden bile öte yoğunluk seviyesinde kıskançlığımız. Bizim diyorum çünkü biliyorum her ne kadar benim kıskandığım daha fazla belli olsa da, onun da kendisi hariç birileriyle keyifli zaman geçirirken gözlerinden fışkıran alevin farkındayım. Açıkçası bazen çok iyi rol yaptığını itiraf etmeliyim, o yeşil gözlerinin ardında sakladığı hisleri ortaya çıkarma işi bazı zamanlarda bayağı güç hale geliyor. Yine de hissettiği her duyguya göre farklı bakışları var, herkes gibi ve en iyi analiz edebildiğim bakış tablosu da onunkisi olsa gerek. Bir takım şeyleri saklayabilmek için inanılmaz çaba harcamasına gerek yok onun, bu konuda ileri seviyelerde başarı gösteriyor. Yine de saklayamadığı tek şey; kıskançlığı.
Bu açıdan bakınca kişiliklerimiz tıpatıp aynı sayılır. O da benim çoğu duygumu yüzümün ifadesinden okuyabilecek kadar tanıyor beni, yine de ben de onu tanıdığım için bu duyguları ondan saklamasını iyi biliyorum. Benim de kapılarımın ardında tutamadığım tek şey kıskançlığım. Aramızdaki şeyin adı aşk veya hoşlanma olmasa bile onu her zaman kıskandım. Tanıştığım ilk günden, bugüne kadar. Benden başka ilgilendiği her erkekten kıskandım. Hatta benden çok ilgilendiği hemcinslerinden bile kıskanma potansiyelim var. Beni nasıl bu hale getirdiğini bilmiyorum. Şikayetçi miyim? Evet, bazen. Çünkü hayatımı bu şekilde alt üst etmesi sinirimi bozuyor. Aynı zamanda varlığından memnunum da. Yaşamımı böyle ters yüz etmesi hoşuma da gidiyor bir yandan. Bunu nasıl becerdiğini bilmiyorum. Hem de bu kadar yakın ve ruhen çıplakken. Belki bedenen de.
Sonuç olarak beni bu hale getirdi, bundan dönüş olmadığını anlayalı uzun zaman olmuştu ancak hala bu kıskançlığı ya da adı her neyse beni deli eden hissi kontrol etmeyi beceremiyorum. Belki de ne olduğunu anlayamadığımdandır. Belki de ne olduğumu anlayamadığımdandır. Onun gözünde kendi yerimi bilemememden kaynaklanıyor da olabilir. Açıkçası bir sürü çeşitli sebep bulabilirim ama hiçbiri yeterli gelmiyor. Evet, beynimin içinde, saniyeler içerisinde dünyanın en karışık sayısal işlemlerini yapabilirim, beynim bunları anlar ve çözer; fakat Noreen, sen her zaman bir bilinmezlik olarak kalacaksın. Kim bilir, bir ihtimal bu yüzden bu kadar çekicisindir.
Bu duygu seline ilk defa kapılmıyorum, onu her gördüğümde, şu anki gibi mesela, bu düşünceler ışık hızında kalbimi ve aklımı ele geçiriyor. Kıskançlığın neden olduğu sinir katsayısı nabzımla beraber artarken o tipsizle Noreen'in gülüşlerinin birbirine karışmasına dayanamaz hale geliyorum. Aptal Archie, kendisinin özel olduğunu sanıyor. Nora'nın sadece ona bu şekilde davrandığını, onun için farklı şeyler hissettiğini düşünüyor ama öyle değil. Nora da en az benim kadar insanları kontrol etmek konusunda yetenekli, nasıl bu kadar benzer ve bu kadar ayrı insanlar olduğumuz ise ayrı bir soru işareti. Ben kızları çok iyi kontrol ederim, o erkekleri kendisi için kuklaya çevirir. Belki beni de çoktan bir kuklası haline getirmiştir, sadece biraz daha bilinçli bir kuklayımdır. Bildiğim tek şey var ki, kontrol edemediğim üç kızdan biri Noreen. Diğer ikisi de küçük kızkardeşlerim.
Hızlı adımlarla ikisinin dibinde beliriyorum birden, büyük bir meşe ağacının gölgesinde, çimlerin üzerine uzanmışlar önlerinde açık olan kitapla alakaları olmaksızın kahkahalar atmaya devam ediyorlar. Archie'nin eli Noreen'e olması gerekenden daha yakın. Olaya bir şekilde henüz çığrımdan çıkmamışken müdahele etmem gerek. Varlığımı hisseden Noreen ve Archie'nin gülüşleri kesilip, bakışları üzerime çevrilirken saniyelik bahane yaratma yeteneğime başvuruyorum. ¨Noreen,¨ Şimdi de mazereti yaratmak için bedava süre. ¨Konuşmamız gerek.¨ Hayır, hayır hayır bunu sevgili ses tonunda söylemiş olamam. Ama yaptım. Sevgili ses tonunu kullandım, atarlı erkek arkadaş versiyonu hem de. Lanet. Bu lafın üzerine bir de ince bileğinden tutup kalkması için yardımla karışık ısrar edici bir hareket yapmam. Neyse o anlayacaktır olayı, o beni hep anlar zaten. Anlamaması gerektiği zamanlarda da anlar. Şu anki gibi mesela, onu kıskandığımı biliyor ve iki saniye içerisinde bunu kullanmazsa Noreen Delaney'i tanımıyorum demektir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Noreen Delaney
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Noreen Delaney


Mesaj Sayısı : 11

love is a game you say. Empty
MesajKonu: Geri: love is a game you say.   love is a game you say. Icon_minitimePaz Ocak 29, 2012 3:55 pm

    Aniden esen rüzgar ile önümde dans edercesine uçuşan kağıt parçalarını izlemekten zevk aldığım aşikârdı, açıkçası kendimi bir hayli boş hissettiğim için böyle zevzekçe bir oyuna kalkışmıştım, o kağıt parçalarını kelebek şekillerine sokup etrafımda dans etmesini sağladım. Gene Kelly - i'm singing in the rain şarkısı ile etrafımda bu şekilde şarkı söylüyor olsaydı bu kadar eğlenmezdim. Yapacağım en iyi iş buymuş gibi öylece yürümeye devam ettim, son derse de girmemiştim, açıkçası son zamanlarda zihnim biraz yorgundu bu yüzden en iyi işi kaçmakta bulmuştum. Bazen öyle bir an geliyordu ki düşünemez hale geliyordum, birazda iç sıkıntısı buna dâhil, yine de tüm bunlara rağmen gülümsedim. Diğer günlere oranla neşem biraz daha yerindeydi, açık bıraktığım kuzguni karası saçlarımı düzeltip yine aynı renkte perçemlerimi yeşil gözlerimin, ince biçimli kaşlarımın üzerinden çekip düzelttim. Mavi yakalı elbisem ben koridor boyunca ilerlerken bir gölge misali arkamda dalgalanarak beni takip ediyordu. Archie’yi bulmam gerektiğini düşünüyordum, bu gün ona ihtiyacım vardı Andie’ye o kadar sinirliydim ki aslında Archie’nin yüzünü görmenin bile bana onu hatırlatacağını biliyordum nede olsa ikiziydi. Yine de o ikisi arasında bir hayli fark vardı, ilk olarak Andie uyuz bir herifti Archie ise tam tersine sevimli ve sıcakkanlıydı. Birde yetmiyormuş gibi onunla aynı yerde yaşıyorduk. Bazen evimizin bir hayır kurumu olduğunu düşünmeden edemiyordum. Andie çekip gitse belki de her şey çok daha iyi olacaktı. Hızlı birkaç adım daha attım, sonunda gözlerim aradığım kişiyi çoktan bulmuştu. Archie kumral saçları ve sürekli gülümseyen yüzü ile karşımda duruyordu. Bu çocuk nasıl olup da bu kadar rahatlatıcı biri olabiliyordu, onun yüzünü görmek bile bende tüm sıkıntılı düşüncelerimden sıyrılmama yetiyordu. “Benimle biraz gelir misin? İçeride durmaktan sıkıldım.” Ciddi anlamda kasvetli gri duvarlar içimi sıkmaya başlamıştı, benden bir hayli uzun olan Archie’nin koluna girdim ve onu peşimde sürüklercesine çekiştirdim. Çevremde bu kadar uzun boylu varken kendimi bir hayli cüce hissediyordum. Belki de Archie gibi uzun boylular ile takılırken o topuklu ayakkabılardan giymeyi denemeliydim böylece kendimi daha iyi hissederdim. “Nereye gidiyoruz?” Archie’nin meraklı şaşkın bakışlarını üzerimde hissettiğimde gülmeden edememiştim. “Seni kaçırıyorum.” “Hayır demek isterdim fakat içimden gelmiyor bu durumda bu bir kaçırma olmuyor.” Archie’ye saçmaladığını söyleyip onunla birlikte güldüm. Bahçede çimlerin üzerine uzanmamız çok vakit almamıştı. Ona son gördüğüm dersim için birkaç şey söylemeliydim bu yüzden elindeki gördüğüm kitabı alıp çektim ve önümüze çimlerin üzerine bırakıp sayfalarını çevirdim, bunu elindeki kitabı görünce aklıma gelmiş olması da ayrıca şaşılacak bir durumdu. Böyle sakin bir gün geçiriyor olmak bir hayli güzel ve huzur vericiydi. Archie’ye döndüm aklımdaki soruyu tam ona soracakken çimlerin üzerinde bir hışırtı hissedip gelen kişiye baktım. Tam karşımda duruyordu, o yakışıklı yüzündeki ifade birçok kızın ilgi odağı olduğu için çoğu zaman kıskanıp sorun çıkarttığım Danny uzun bir günün ardından sonunda Merhaba demeye gelmiş olmalıydı ki onu tebrik etmeyi düşünüyordum. Fakat üzerinde bir gariplik vardı, önce adımı söyledi, bense şaşkınlıkla açılmış yeşil gözlerimi onun gözlerine diktim “Efendim?”der gibi. Yoksa kıskanmış mıydı? Zihnimde uçuşan soruların cevabını almış gibi gülümsedim. Archie ve ben oturduğumuz yerden aynı anda kalktık ben cüppemi temizlerken Archie “Hep beraber konuşalım o zaman.”dedi. Archie’nin arızamı çıkartmaya çalıştığından emin değilmiş gibi yüzüne baktım ciddiyetle. “Ama sadece benimle konuşmak istiyor. Sen git ben sonra gelirim.”dediğimde Archie’yi çoktan geride bırakıp Danny’i kolundan çekmeye ve peşimde sürüklemeye başlamıştım bile. Onunla birlikte yürümeye devam ettim. Nereye ilerlediğimizi görmüyordum bile. “Ne konuşacağız?” ona kızgındım, kıskanıyordum aramıza mesafe koyuyordum fakat ne olduğunu anlamadan bu mesafeyi yeniden kapatıyordum, aramızdaki şeyi anlamlandırmak bir hayli zordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
love is a game you say.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Dost Site; Lethal Love RPG

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . l o n d on :: The Streets-
Buraya geçin: