London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 zoraki yas.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Frojan Vulfia
Napahet | Sahibi
 Napahet | Sahibi
Frojan Vulfia


Mesaj Sayısı : 13

zoraki yas. Empty
MesajKonu: zoraki yas.   zoraki yas. Icon_minitimePaz Ocak 29, 2012 9:33 pm

zoraki yas. 001s2g3wzoraki yas. Tumblr_lupr3uIGTv1qc8z76
casilda nyéz & frojan vulfia
xhighgate cemetery, doğu kanadı.
O günün sabahı, 09.13:
''Akşamüstü Highgate'te ol.
Gerçekten ihtiyacım olmasaydı,
seninle tek kelime bile etmezdim, biliyorsun.''
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Casilda Nyéz
Napahet | Barmen
 Napahet | Barmen
Casilda Nyéz


Mesaj Sayısı : 5

zoraki yas. Empty
MesajKonu: Geri: zoraki yas.   zoraki yas. Icon_minitimePtsi Ocak 30, 2012 2:43 pm

    07.09 p.m.

    Tren rayların üzerinde titreyerek kayarken, Casilda camın önünde durmaksızın değişen manzaraya odaklanmaya çalışıyordu. Uzun süre ayrı kaldığı ailesini görmek çok güzeldi belki ama bunun geri dönüşü her zaman olduğu ve olacağı gibi can yakıcıydı. Ailesinden tekrar uzaklaşmanın verdiği burukluğu bu trende bırakmalıydı. Ailesinin yanına tekrar dönüp dönemeyeceğini düşünmek canını biraz daha sıkmıştı ama kardeşinin, Nininha'nın yanında olduğunu bilmesi onu az biraz rahatlatmaya yetmişti.

    ***

    08.49 p.m.

    Evin girişine bıraktığı valizleri nefesi normale dönene kadar ellemedi, sonunda ciğerleri bir tempo tutturduğunda eşyalarıyla dolu valizleri evin içine doğru itti. Yorgunluktan bitap düşmüş kollarını kolları, valiz tutacağının tuhaf şeklini almış eli. Güzel tatilinin cabası gibiydi bunlar. Odadan fırlayan arkadaşı Casilda'nın uğraşarak kaldırdığı eşyalarını tek hamlede kaldırıp odasına götürdü. "Teşekkürler Joshua!" Odadan gelen homurdanmayı iyi bir şeye yorması gerektiğini düşündü Casilda. Ellerini sıkıp bırakarak yürümeye başladı. Üstündeki şeylerden kurtulmak için can atıyordu.

    ***

    10.22 p.m.

    Eşyalarını yerleştirdikten sonra hayatının eski düzene girdiğine inandırmıştı kendini. Odasından çıktığında ev arkadaşının odasından gelen televizyon sesini duyunca hızlıca içeri girdi, sanki suç üzeri yapacakmış gibi muzipçe bir ifade ile arkadaşına baktı. Yanında tüten dumanı görünce hızlı atılan birkaç adımla genç çocuğun yanına oturdu ve sigarasını elinden alarak dudaklarına götürdü. Duman gözlerini bulandırırken ciğerlerini boşalttı. Belki tiryakisi değildi ama arada bir aldığı bu nefesler çok hoşuna gidiyordu. "Dün bara birisi geldi. Seni arıyordu." Casilda, konuşmanın nereye gideceğini kestiremediği için bütün dikkatini arkadaşına verdi. "Kardeşinden bahsetti biraz ve sana iletmemi istedi. Ölmüş." Denilenleri anlaması normalden daha uzun sürecek, bunu benimsemesi neredeyse hiç gerçekleşmeyecekti.

    ***

    01.38 a.m.

    Yatağa uzandığında artık tek başınaydı: onu koruyan, daha güçlü kılan arkadaşı yok. Kardeşini kaybetmenin verdiği savunmasızlık iyiden iyiye artıyor, gecenin karanlığı gibi etrafını sarıyordu. Kapalı gözlerinden dökülen yaş yavaşça kirpiklerini ıslattı. Battaniyesini iyice kendisine çekip sarıldı, pişmanlığın üstünü örtmeye çalışır gibi bir hali vardı. Kardeşini görmeksizin geçen yılların pişmanlığı. Aynı şeyler zihninin duvarlarına çarparken gözyaşları çoktan yastığını ıslatmaya başlamıştı. Sanki acısını söndürmek istercesine akıyordu gözyaşları, nafile olacağını bilse de dudaklarını sıkıyordu. Yatağa yatar yatmaz başlayan ağlama histerisinin bütün gece süreceğini ve günün iğrenç başlayacağının bilincindeydi ve bunu sonuna kadar hak ediyordu.

    ***

    09.12 a.m.

    Duyduklarının gerçekliğini kabullendiğinde yapacakları listesini tekrar gözden geçirmeye karar vermişti. Kardeşi ile arasının son zamanlarda pek yakın olmadıklarını bildiği halde biraz daha izin almayı geçirdi aklından ama zaten izinde olduğunu ve böyle bir durumda bar sahibinin ne diyeceğini kestiremiyordu. Resmi mi olmalıydı, yoksa... Mesaj atmanın doğru olacağına karar verdi, biraz daha bekleyip uyandırmadan haber vermeliydi. Uykusunun bölünmesi ile huysuzlanması Casilda'nın şu an isteyeceği en son şeydi. Telefonu eline aldığında saat dokuzu biraz geçiyordu. 'Uyanmıştır.'

    ***

    06.51 p.m.

    Mezarlık yazın kavuruculuğuna nispeten soğuktu. Art arda sıralanan taşlar bir bedeni temsil ediyordu: bir taş kadar soğuktu artık o bedenler. Bir zamanlar yaşamak için çabalayan kalpleri şimdi siyah birer noktaya dönüşmüşlerdi büyük ihtimalle. Tabutlarının içinde çürümeye bırakılmış bedenler dünyanın hareketliliğinden kopmuş, artık tek kişilik yataklarında dinleniyorlardı. Kardeşi gibi yüzlercesi bu topraktan katmanın altındaydı. Geçen hafta istasyonda kocaman bir gülümseme ile uğurladığı kardeşi şimdi onu burada bekliyordu. Gözlerine doluşan gözyaşlarına engel olamayacaktı. Gözlerini kapatan su katmanı kardeşini bulmasını güçleştiriyor, görüş alanı daralıyordu. Taşın üzerinde yazan ismi okumak acısını dayanılmaz kılmak için yetmişti. 'Nininha Nyéz...' Boğazına düğümlenen hıçkırıkları yutmak zorunda hissetti kendisini, kardeşinin yakınında, onun için ağlamamalıydı. Casilda gözlerini sildi hızlıca, kardeşiyle konuşmak için toparladığı her bir kelime tek tek uçmuştu hafızasından. Taşın kenarına diz çöktü. Cümlelerini düşünürken boğazındaki düğümlerin geçmesini bekledi, ama hiçbir zaman konuşamayacaktı. Karşıda beliren bir beden ona doğru yaklaşıyordu: sarışın, yapılı bir vücut. Konuşmaması gerektiğini hatırlattı kendine, sesinin çatlaması büyük bir rezillikti onun için. Genç adam karşısına geldiğinde, Casilda çömeldiği yerden kalktı ve gözlerini mavinin açık bir tonu olan gözlere dikti. Kelimeler ağzına doluyor, olanları bir bir anlatmak istiyordu; ama kelimeler biriktikçe gözlerini kaplayan gözyaşı da artıyordu. Bir damlanın yanağına süzülmesi ile bütün direnci kırılmış, kendini Frojan'ın kollarına atmıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
zoraki yas.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . l o n d on :: The Streets :: Highgate Cemetery-
Buraya geçin: