London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 seeing someone different

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Delancey B. Blackbourne
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Delancey B. Blackbourne


Mesaj Sayısı : 43

seeing someone different Empty
MesajKonu: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimeC.tesi Şub. 18, 2012 11:01 pm

seeing someone different Tumblr_lruefc0siH1r2088ko1_500
seeing someone different ,

among these fucking sheep, is hard. cause they're all the same.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jack Rosariao
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Jack Rosariao


Mesaj Sayısı : 95

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimePaz Şub. 19, 2012 8:03 am

Yazın en sıcak günleri. İnsanlar sarhoş olmak ve dans ederken kusmak için buraya geliyorlar. The End Bar. Jack gibileri ise buraya her gün gelir. Dans etmek için değil. Önce bir kız bulup yatağa atar, sonra uyuşturucu bağımlısı yapar. Evet, böyle para kazanıyor ve bunun gayet eğlenceli olduğunu düşünüyor. Telefon listesi ne zaman seviştiğini bile hatırlamadığı kızlarla dolu. Bu yüzden çoğu zaman telefonu aramalara kapalıdır. Aslında öyle gördüğü her kıza asılan biri değil, işini yaparken eğlenmek istiyor, hepsi bu.

Kalan içkisini yudumlayıp bardağı masaya koydu ve kolundaki saate baktı.

“Saat ne zaman üç oldu?” diye bağırdı Jack, arkasında oturan adamı dürterek. Adam cevap vermedi, iki metre önünden dans eden kıza bakıyordu. Adamın kim olduğu bilmiyordu Jack, bildiği tek şey her gün buraya gelip içtiğiydi. İnsanlar ayağa kalkamayacak kadar sarhoş olduklarında size bulaşmıyorlar. İki yılda öğrendiği yegane şey buydu Jack’in. Ona yaslanmış adamı ittirerek arkasına döndü. Envai çeşit içkiler ve masanın ortasında duran, gözlerinden yorgunluğunu anlayabildiğiniz bir barmen. “Bir tane daha, aynısından.”

Jack, bugün bara dans etmesini bilmeyen tüm insanların doluştuğunu düşündü. Gerçekten de öyleydi. Dans etmeye çalışırken kızları ellemeye çalışanlar, kıçını sallamayı beceremeyen mini etekli kızlar, ayağı takılıp yere yuvarlananlar, başı dönüp bayılanlar… Barmen Jack’i sertçe dürttü ve votka dolu bardağı uzattı. Bu son bardağıydı ve sonra her gün yaptığı şeyi yapmaya başlayacaktı.

Tavandaki çelik soru işaretine bakarak içkisini yudumladı. Neredeyse dört saattir oturuyor ve sadece içiyordu. Kalabalık giderek artıyordu. Jack uzun bir süre kapıdan giren insanları inceledi. Kapıdan hızlıca grup halinde giren, aynı takım elbiselerden giyinmiş, saçları jöleyle yapıştırılıp arkaya doğru taranmış, yüzük dolu parmaklarıyla sallana sallana gelen adamların kim olduğunu anlamak pek zor değildi. Jack diğer uyuşturucu satıcılarını adı gibi bilirdi. Bu bar uyuşturucu satmak için en uygun yerdi. Her türden insan girip çıkabilirdi. Liseye yeni başlamış bir çocuğu da kandırabilirdiniz, evden kovulmuş yaşlı bir babayı da. Yerinden kıpırdamadan bardaki insanların konuşmalarına kulak kabartıyordu. Yanındaki adam arada horlamaya başlıyor ve onu dürtüyordu. Bugün işler fazlasıyla kötüydü ve cebinde hiç para kalmamıştı. Buraya her gün yalnız girerdi ve genelde bir kızla birlikte çıkardı. Hatta bazen iki-üç kızla çıktığı da oluyordu. Paranın ve seksin dibe vurduğu gün, fazla şanslı gün. Jack bardağı masaya bıraktı ve hızlı bir hareketle ayağa kalktı. Boynunu bir sağa bir sola yatırdı ve ellerini birbirine vurdu. Yaklaşık yirmi saattir ayakta olmasına rağmen oldukça dinçti. Yanındaki adam homurdanarak “Nereye gidiyorsun?” dedi. “Daha erken değil mi?” Jack cevap vermeye ihtiyaç duymadan kızlar tuvaletine doğru ilerledi. Kapının önünde şaşırmış bir şekilde durdu ve kapının üstündeki tabelaya baktı. Etek giymiş bir çöp adamın kızlar tuvaletiyle ne alakası olduğunu anlamadan içeri girdi. Belki de İskoçlar tuvaleti, ha?

Önüne düşmüş ve karışmış saçlarını küçük bir el hareketiyle düzeltti ve sol eliyle kapıyı arkadan kapadı. Etrafa bakmadan lavaboya doğru eğildi ve hiç zorlanmadan kustu. Bu sırada makyajını temizlemeye çalışan iki sarışın kız şaşkın ifadelerle birbirlerini iterek dışarı çıktılar. Jack bilinçli olarak ilk defa beş yaşındayken kusmuştu. Öğretmenin oynattığı oyunlardan hiç hoşlanmamış ve küçük bir lego parçasını ağzına atmış ve oturduğu minderi bir daha oturulamayacak bir hale getirmişti. Bir keresinde de matematik sözlüsünden kaçabilmek için sıra arkadaşının üstüne doğru kusmuştu. Öğretmen ikisinin de tuvalete gitmesine izin vermiş ve arkadaşıyla birlikte sözlüden kurtulmuşlardı. Evet, belki iğrenç bir şey olabilir fakat Jack bunu kullanmasını iyi biliyor.

Jack ağzını çalkaladıktan sonra yüzünü gri, bol kazağına sildi. Aynaya baktığında ifadesiz bir şekilde bakan bir çift göz gördü ve sonra hemen kazağını düzeltip, doğruldu. Ve gördüğü gözlerin sahibine doğru yönelerek gülümsemeye çalıştı.

“Çirkin kızlar genellikle buraya makyajlarını tazelemeye gelirler. Peki ya sen? Sen neden buradasın?”
Kural bir. Birisiyle konuşurken diğer insanları aşağılayın ki konuştuğunuz kişi kendini farklı sansın. Oldukça da saçma bir söz sarf etmişti, ama kız diğerlerine benzemiyordu. Güzeldi, fazla güzeldi.



En son Jack Rosariao tarafından Ptsi Şub. 20, 2012 3:32 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Delancey B. Blackbourne
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Delancey B. Blackbourne


Mesaj Sayısı : 43

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimePaz Şub. 19, 2012 6:30 pm

Gözlerini açtı. Pek bir değişiklik yoktu, renkli ışıklar hala mekanı aydınlıkla karanlığın karışımına boğuyor ve ileride bir yığın beden müziğin ritmiyle sallanıyordu. Şarkı bildiği bir şeydi, fakat bu, yüksek sesten rahatsız olmadığı anlamına gelmiyordu. Gözleri gibi kulaklarının da dış dünyayı zahmetsizce bloke edebiliyor olmasını ne çok isterdi, fakat tek yapabildiği gözlerini açıp Carlos'a dönmek oldu. Genç adamı alıcı gözüyle süzdü. Boyu kısa olabilirdi, ama hoş bir yüzü vardı ve zaman zaman kilitlenip saçma sapan konularda saatlerce konuşmasa tatlı olabilirdi. Onun da hala aynı noktada, aynı hikayeyi anlatmaya devam ediyor olduğunu gördü. Bazı şeyler hiç değişmiyordu. Lance derin bir nefes alarak başını arkaya yasladı ve olduğu yerde aşağı kayarken dizlerini masaya dayadı.

"Sonra amcam ona Brezilya'da İspanyolca konuşulduğunu söyledi. Tabii adam da cevap olarak Portekizce konuşulduğundan emin olduğunu, hatta orada yaşayan kuzeninin Portekizce öğrenmekte oldukça zorlandığını falan söyledi. Siktiğimin herifi o kadar can sıkıcıydı ki bunun üzerine amcam adama sıkı bir yumruk atmak zorun-" Tam en hoşlandığı kısma geçecekken, arkasındaki adam Carlos'un sigarasını göstererek yabancı dilde bir şeyler söyledi. Sakallı, pek zayıf sayılmayacak bir adamdı ve nezaketten yeterince yoksunsanız Güzel ve Çirkin'deki Çirkin'e benzediğini söyleyebilirdiniz. Muhtemelen o da kafayı bulmuş ve hangi dilde konuştuğunuzun farkında olmadığınız o aşamaya kadar gelmişti, sonuçta bu ilk defa karşılaşılan bir şey değildi. Carlos adama dönerek bir ucubeymiş gibi baktı. "Şunu İngilizce söyleyemez miydin be kardeşim, oradan bakıldığında 15 dil biliyor falan gibi mi görünüyorum?"

"Twój dym przeszkadza mi," diye tekrar etti adam, öfkesinin arttığını belli eden bir ses tonuyla. Carlos, pek sabırlı sayılmazdı, o da ellerini iki yana açarak sesini yükseltti. "Seni anlamıyorum, İngilizce?" Adam sabrının taştığını belli edercesine Carlos'un koluna vurup sigarasını düşürdü ve kendi dilinde söylenmeye devam ederek arkasını döndü. Ona göre konuşma burada bitmişti, aslında Carlos için de bitmişti. Bu Carlos için sözün bittiği kısımdı, adam cümlesini bitiremeden onu omzundan tutup kendine çevirdi ve suratına yumruğu geçirdi. Adam olduğu yere yığıldı. "Peh, fazla dayanıklı değilmiş." Carlos omzunu silkerken Lance de hafifçe güldü. Bazı zamanlar yorum yapacak bir şey bulamıyordunuz.

"Ben lavaboya gidip geliyorum," diyip çantasını alacakken ekledi, "... ya da gelmiyorum, midem bugün pek iyi değil. Eğlenmene bak." Çantasını eline alıp yerinden kalkarken, Carlos çoktan yan masadaki gençlere yönelmişti bile. Bir kez anlatmaya başladığında onu durdurmanın yolu yoktu, özellikle de sarhoşken. Bayan tuvaletine doğru yürürken gününün aynı anda nasıl hem yorucu hem de sıkıcı olabildiğini düşündü. Dünya dönmüyor, resmen çalkalanıyordu ve aslında bu çalkantı midesi için geçerli değildi. O sadece Carlos'u geçiştirmek için bir bahaneydi. Çevresine bakındı, insanlar en ufak bir zeka parıltısı taşımayan eylemlerle eğlenebiliyordu. Saçma sapan bir girdabın içinde gibi hissediyordu. Sakinleşmeye ihtiyacı vardı.

İçeri girdiğinde iki sarışın kızın konuştuğunu duydu. "Tabii ki. Sonra da kahverengi rujların ne kadar demode olduğunu falan söyledim. O yüz ifadesini görebilmek için mezuniyet balosunu bile ekerdin, inan bana." Aynanın karşısına geçerek güldü, kızlarsa Lance'in kahverengi rujunu görerek sustular. Çantasının fermuarını açarken kızların sessizce makyajlarını tazelemeye başlamalarını izledi. Çıkardığı rimeli kirpiklerine sürdü ve kapağını kapatıp rujunu aramaya başladı. Kızlardan biri diğerine fısıldayarak bir şeyler söyledi fakat Lance ne olduğunu duyamadı. Dudaklarını birbirine sürterek ruju yayarken kapının açıldığını duydu. Gelen beklediği üzere bir bayan değil, bir erkekti. Hareketlerini yavaşlatarak aynadan onu izledi, muhtemelen nereye geldiğini anlar anlamaz özür dileyip çıkacaktı.

Adam hoş bir kesime sahip saçlarını tamamen refleks olduğu belli olan tek el hareketiyle düzeltti ve doğrudan lavaboya eğildi. O midesinde ne varsa çıkarırken Lance de gözlerini devirdi. İğrenmiş olacaklar ki iki kız da aceleyle dışarı çıktı ve ikisini baş başa bıraktı.

İsmini bilmediği bu esrarengiz olduğu kadar garip yabancının çeşme suyuyla ağzını çalkalamasını ve yüzünü silmesini izlerken göz göze geldiler. Yabancının dikkatini çekmiş olacaktı ki adam çarpık bir gülümsemeyle ona döndü. “Çirkin kızlar genellikle buraya makyajlarını tazelemeye gelirler. Peki ya sen? Sen neden buradasın?” Az önce pis işler yaptığı ağzıyla şimdi de kendisine hitap ediyordu, evet, kustuktan hemen sonra. Ne kadar onur kırıcı.

"Kilolu ve kompleksli kızlar genellikle klozete kusarak kilo vermeyi umarlar. Peki ya sen, sen neden kusuyorsun? Hem de bayan tuvaletinde bir lavaboya." Alaycı bakışlarını rahatsız edici olmadığını umduğu bir şekilde adamın üzerinde gezdirdi ve çantasının fermuarını kapattı. İçtiği içkileri midesinin kaldırmadığını görebiliyordu, fakat öyle olsaydı daha dengesiz görüneceğini de düşünmüyor değildi. Tezgaha dayanarak kollarını kavuşturdu ve alacağı cevabı gerçekten merak ettiğini fark etti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jack Rosariao
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Jack Rosariao


Mesaj Sayısı : 95

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimePtsi Şub. 20, 2012 3:30 pm

"Kilo problemimin olduğunu sanmıyorum, olsaydı da kompleksli kızlar gibi davranmazdım." dedi kazağına dokunarak. Tuvalet kapısına doğru yöneldi ve konuşmaya devam etti. "İstersen senin için şu kompleksli kızlardan olabilirim. Ama emin ol, tekrar kustuğumu görmek istemezsin." Lavaboya doğru yöneldi ve suyu sonuna kadar açtı. Suyun bütün pislikleri alıp götürmesini izledikten sonra kollarını tezgaha koydu ve aynaya baktı. Neredeyse üç senedir geçmeyen göz altı torbaları vardı. Saçları iyi kesilmişti ama Jack'in saçlarına iyi baktığı söylenemezdi. Karmakarışık saçlarını düzeltmeyi düşündü ama sonra vazgeçti.

Aynadan tekrar kıza baktı ve konuşmaya devam etti. "İçkiyi fazla kaçırdığım için buraya gelmiş olmalıyım. Pek de bir sorun olduğunu düşünmüyorum gerçi." Jack ne diyeceğini şaşırmışa benziyordu. Karşısındaki daha demin giden kızlardan biri olsa çoktan dışarı yönelirlerdi. Ama karşısındaki hiçbir kıza benzemiyordu, en azından yatağa atmadığı cinsten. Güzeldi, sorduğu soruya bakılırsa zekiydi de. Başı dönmeye başladı. Boynundan akan teri hissetti, gözlerinin kararmaya başlamasını. İçkiden olmadığını biliyordu, içki hiçbir zaman böyle bir baş dönmesine neden olmazdı. Müziğin sesi kulağına daha fazla gelmeye başladı. Son üç aydır uyuşturucu da kullanmıyordu. Hiçbir şey ama hiçbir şey buna neden olamazdı. Her şey güzeldi, dünyadaki en güzel kızla konuşuyordu, bardaydı. Her şey iyi gidiyordu. Sonra birden kızın üstündeki her şeyi parçalayıp, kendine çekerek dudaklarına yapışmak istedi. Ama daha erkendi, en azından adını öğrenmeliydi.

Genellikle kızlar Jack'e dayanamaz ve dudaklarına yapışırlardı ama şu an durum tam tersiydi. Bunu fazla istediğini düşündü. Ama yanında başka garip duygular da vardı. Hala aynadan kıza baktığını fark ettiğinde hızlı bir hareketle toparlandı ve musluğu kapadıktan sonra kıza doğru yöneldi. Dengede duramadığını fark edince tezgaha bir kolunu tekrar koydu ve sağ ayağını bir adım ileriye attı.

"Önce adını öğrensem, sonra buradan çıksak ve biraz konuşsak. Ne dersin?" Ne dediğini ya da ne yaptığını bilmiyordu. Bunun içkinin etkisinin olduğunu düşündü ama her zaman içtiği kadar içmişti, bu başka bir sebeptendi. Uzun bir zamandır hissetmediği bir duygu yüzündendi. İlk defa bir kız hakkında seks dışında şeyler düşünüyordu. Kolundan tutup kaçırmak gibi. Londra'nın tüm sokaklarını tek tek gezmek gibi. Aslında şu an kural ikiyi uygulamalıydı fakat duyguları buna izin vermedi. Ne hissettiğini kestiremiyordu, sanki on iki yaşından beri hatırlamadığı aşk denen duyguyu tekrar ortaya çıkarmıştı. Jack böyle değildi, gerçekten böyle değildi. Annesini bile sevmezdi, kızları kullanırdı, erkekleri döver ve uyuşturucu bağımlısı yapardı. Öğretmenlerine küfreder, kapıyı çarpıp sınıftan çıkardı. Okul müdürünü tehdit edip, disiplin cezalarından kurtulurdu. Ona karşı kimse hiçbir şey yapamazdı. Babasının dediği laflardan bıkıp evi terk ederdi. Metroda evsizlerle birlikte yatar, ve son sigarasını onlarla paylaşırdı. Ama aşık olmazdı, ASLA.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Delancey B. Blackbourne
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Delancey B. Blackbourne


Mesaj Sayısı : 43

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimeÇarş. Şub. 22, 2012 9:14 pm

"Kilo problemimin olduğunu sanmıyorum, olsaydı da kompleksli kızlar gibi davranmazdım." dedi adam, sorusuna cevap olarak. Lance içindeki gülme isteğini bastırmaya çalıştı, fakat elinden gelenin en iyisi öksürükle karışık bir kahkahaydı. Ardından adam gidecekmiş gibi kapıya doğru ilerledi ve çıkmak yerine kendi etrafında dönerek lavaboya geri döndü. Her ne kadar adamın konuşmaya devam ediyor oluşu buna ihtimal bırakmıyorduysa da, Lance onun tekrar kusmayı isteyip istemediğini düşündü. Belki de bir mide ilacı falan vermeliydi, ne bileyim, yeter ki temizlik görevlilerine daha fazla zorluk çıkarmasın. "İstersen senin için şu kompleksli kızlardan olabilirim. Ama emin ol, tekrar kustuğumu görmek istemezsin."

Dışarıdan hala müzik ve kalabalığın sesi geliyorken, Lance, bu minik ve kapalı alanın onu boğduğunu hissetti. Suyun sesi tuvaleti doldurarak dışarıdan gelen gürültüyü bir nebze bastırdı ve Lance kendini suya ve dolayısıyla lavaboya bakmamaya zorlayarak tekrar aynaya döndü. Genç adamın yüz hatlarını inceliyordu, yaptığı şeyden sonra hala burada onunla konuşuyor olmasına mantıklı bir sebep bulmaya çalışıyordu. Genelde insanların yüz ifadelerinin ve ufak tefek jestlerinin onları ele verdiğini düşünürdü fakat bu sefer tek ulaşabildiği karşısındakinin ya sarhoş ya da aptal olduğuydu. Veya her ikisi birden.

"İçkiyi fazla kaçırdığım için buraya gelmiş olmalıyım. Pek de bir sorun olduğunu düşünmüyorum gerçi." Belli oluyor, demek istedi Lance. Fakat her zamanki gibi yorumunu kendine sakladı. Bir insan içkiyi fazla kaçırıp bayan tuvaletini erkek tuvaletiyle karıştıramazdı, refleks olarak her zaman girdiği yere girmesi gerekirdi. Ki onu geçtim, eğer girerken kafası iyi olduğu için karıştırdıysa, şu an bu kadar ayık davranıyor olmazdı. Muhtemelen bayan tuvaletine girdiğini fark etmesi zaman alırdı ve fark ettiğinde de yapacağı tek mantıklı şey ortamı terk etmek olurdu. Belki de sadece bela falan arıyordu.

Lance cevap vermemeyi ve doğrudan yüzüne bakmayı tercih etti. Pek de düzenli biri gibi görünmüyordu, aslına bakarsanız onu muhtemelen olduğundan da umursamaz gösteren dağınık saçları ve mor göz altlarıyla tam bir fiyaskoydu. Fakat Lance onun bu umutsuz görünüşünden hoşlandığını düşündü, sonuçta güzel bir yüzü vardı ve zaten düzgün taranmış saçlar ve temiz lacoste'lar tam olarak Lance'in tipi sayılmazdı. Adamı izlerken bir anlığına özgüveninin yerini tedirginlik ve gerginlik arası bir şeylere bıraktığını gördüğünü sandı, fakat adam toparlanarak musluğu kapattı ve kıza döndü.

"Önce adını öğrensem, sonra buradan çıksak ve biraz konuşsak. Ne dersin?" Ve içten içe beklediği sözlerin bunlar olduğunu düşündü. "Eh, beni dışarı davet ediyorsun?" dedi beklediğini bulamamış ve şaşırmış gibi bir yüz ifadesi takınarak. Kaldırdığı tek kaşını indirdi ve yeniden gülümsedi. "Şimdi anlıyorum, neden burayı tercih ettiğini." Çok gizli bir sır veriyormuşcasına gözlerini kıstı ve eğilip yüzünü ona yaklaştırarak başını salladı. "Alkol daha çabuk uyarılmanı sağlıyor." Bir sarhoşla konuşmanın diğer bir yönü de bir çocuk ya da bir alzheimerlıyla konuşmaktan farksız olmasıydı. Ciddiye alırsanız karşınızdakinden bir farkınız kalmıyordu. "Bir sigara içmeye çıkabiliriz, eğer sigaran varsa. Yoksa da boşver gitsin." dedi kapıya yönelirken. Tanrı biliyor ya, takip edileceğinden ismi kadar emindi. Söylemeyi özellikle tercih etmediği ismi kadar.


Öyle kısa, öyle boktan ki yani. Ama sonra giremem falan, yazıveriyim diye düşündüm.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jack Rosariao
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Jack Rosariao


Mesaj Sayısı : 95

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimePtsi Şub. 27, 2012 3:27 pm

Dışarı çıkmayı kabul ettiğine göre Jack bugün oldukça şanslı olmalıydı. Mutluluktan uçabileceğini düşündü, tavana çarpmak iyi olmazdı ama şu an mutluluğunu mimiklerine bile yansıtamayacak bir haldeydi. Hala adını öğrenemediği kız kapıyı açıp dışarı çıktı ve Jack de onu takip etti. İnsanlar hala kızlar tuvaletinden çıkan bir erkeği kabullenemiyorlardı. Ona bakan her meraklı gözü tek tek patlatmak istedi. Bir on dakika önce yanında oturduğu adamla göz göze geldiler, Jack yüzüne küçük bir gülümseme koydu ve ilerlemeye devam etti. Evet, hala aynı kızı izliyordu adam. Kadın eğildiğinde gözleri büyüyor ve istemsiz olarak sırıtıyordu. Şans bugün o adamı da bulmalıydı.

Kapının önüne geldiklerinde hızlı bir hareketle kızın önüne geçti kapıyı açtı başıyla selam verdi ve gülümsedi. Uzun zamandır böyle mutlu olmamıştı, keyfini çıkarmalıydı. Buyrun majesteleri, hep benimle olun. Kızın adını neden bu kadar öğrenmek istediğini bilmiyordu ama bunu şu an her şeyden daha çok istiyordu. Kızın narin yürüyüşünü izledi, bacaklarını, sonra omzunu, saçlarını... Biraz daha bakmaya devam ederse tanrının var olduğuna inanacaktı, fazla klişe ama gerçekten öyle.

Kapıyı yavaşça kapadı, içerideki insanların bakışlarından kurtulduğu için biraz rahatlamıştı. Şehrin ışıkları ilk defa bu kadar güzel görünüyordu Jack'in gözlerinde. Her şeyin düzeleceğini düşündü kısa bir an. Uyuşturucu satmak yok, kötü adamı oynamak yok. Düşüncelerinden sıyrılıp elini cebine attı ve Camel soft paketiyle, küçük bir zippo çıkardı. Paketin içinden iki sigara çıkarıp kıza doğru uzattı ve konuşmaya başladı. "Sigara sağlığa zararlıdır." Çok ciddiymiş gibi bir hale bürünüp kısa bir süre öyle bekledi. Sonra tekrar gülümsedi, tekrar tekrar tekrar. Normalde hiç gülümsemeyen biriydi ve bugün gülümsemeden olmayacak gibi düşünüyordu. Acaba kız ne düşünüyor, diye geçirdi içinden. Ya sürekli sırıtan insanları sevmiyorsa, çok abartmış olabilir miydi Jack bu gülme işini?

Zippoyu elini sallayarak açtı ve kızın dudaklarına götürdüğü sigarayı yakarken "Camel sevip sevmediğini bilmiyorum ama ben pek başka bir şey içmem." dedi. Bu sırada iki adım attı ve kıza daha da yaklaştı. Sigarayı dudaklarının arasına koydu ve eliyle havaya engel olmaya çalışarak yaktı."Eh, sigarayı yaktık, adını söylemeyi düşünüyor musun?" Paketi ve zippoyu yerinde doğrularak cebine koydu ve sigarasını olabildiğince içine çekti. "Adım Jack," dedi sigarayı parmaklarının arasına alırken. Kafasını yavaşça kaldırarak dumanı üfledi. Bir şeyler daha diyecek gibi görünüyordu ama sustu. Her zaman yaptığı gibi. Hep bir şeyler demek isterdi ama sonra gereksiz olduğunu düşünüp susardı. Gözlerinin içine baktığı kız algılarını fazlasıyla karıştırmıştı. Fazla gülümsüyordu, saçma sapan konuşuyordu, tam konuşacakken susuyordu. Böyle devam etmeyeceğini umdu, ilk değildi sonuçta ve son olmasını dilerdi tabii ama muhtemelen olmayacaktı.


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Delancey B. Blackbourne
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Delancey B. Blackbourne


Mesaj Sayısı : 43

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimePtsi Şub. 27, 2012 7:24 pm

"Şu kızı görüyor musun? Ev arkadaşım. Bayan tuvaletinde bile peşine bir erkek takabiliyor." - Carlos, Delancey bardan çıkmadan önce, yan masadaki ilgisiz bir Amerikalı gence.
"Jack the ripper?" Sigarayı bir kez daha dudaklarına götürerek pek de derin olmayan bir nefes çekti. Cevap gelmeyince araba sesleri ve geç saate rağmen insanların bitmek bilmeyen uğultusuna kulak verdi bir süre. Konuşma sırasının kendisinde olduğunu ve ismini söylemesi gerektiğini biliyordu tabii, fakat acele ederse nereye varacaklardı ki? Tüm gece onlarındı, ertesi gün onlarındı, ertesi gece onlarındı. Yaz günleri hep böyle f tipi hapishane mahkumları gibi geçiyordu; hiçbir şey için acelesi olmadan, her şeyi olabildiğince sindirerek yaşayarak ve sürekli yeni ve eğlenceli şeyler arayışında. Utanmasa mesaj gelmiş mi diye telefonunu kontrol edecekti, fakat gittikçe küçülen sigarasına bakarak vaktinin tükendiğini düşündü. Onun zamanı ne kadar çok olsa da, sigara dediğin çabuk bitiyordu ve o bitmeden önce yapacak bir şeyler bulması gerekliydi. Artık ismini, ya da en azından ona söylediği ismini bildiği yabancıya baktı. Yapacak eğlenceli bir şeyleri olduğundan emindi fakat kendi aklında çoktan bir fikir oluşmuştu.

"Pekala Karındeşen. Madem ismimin ne olduğunu bu kadar merak ediyorsun, adam asmaca gibi bir şey oynayalım." dedi aslında tahmininden daha kısa süren sessizliği bölerek. Kendini Jigsaw gibi hissetti, fakat söylemeye hazırlandığı şeyi tasvir etmek için "oyun"dan daha uygun bir kelime bulamamıştı. İsmini hemen söylemek pek adeti değildi, genelde karşısındakini başka konular açarak oyalar ya da bazen dudaklarını dudaklarına bastırarak onu sustururdu. Yani, genelde konuşarak geçiştirmeyi tercih ederdi. Çünkü ona sorarsanız ismini bilmediğiniz bir kadın her zaman daha çekicidir, tabii ismini bilmediğiniz gibi diğer kimlik bilgilerinden de bihaberseniz. Onu Londra gibi bir şehirde tekrar bulmanız imkansızdır, yüzü bile zamanla yavaş yavaş zihninizden silinir. Bu yüzden Delancey tekrar görüşmek istediğinden emin olana dek ismini söylemeyi tercih etmezdi, telefon numarasınıysa bir keresinde okul müdürününkiyle karıştırmıştı, tamamen benim hatam. "İsmimdeki harflerin hepsini bulmaya çalış. Her yanlış tahmin için ben sana istediğim bir şeyi yaptırırım," dedi ve sokağın gürültüsünde zar zor duyulabilecek kadar alçak sesle devam etti, "doğru olanlar içinse sen bana. Her şey ama her şey olabilir, kan dökmek yok." Cümlesini tamamlarken içinde küçük bir heyecan ve korku kıpırtısı hissetti. Karşısındaki adam ondan açıkça kanun suçu işlemesini ya da iğrenç fantezilerine ortak olmasını isteyebilirdi, doğrusu tuvalete dalıp rahatça kustuğu sahneden sonra bunu düşünmüyor da değildi. Fakat asıl nokta risk almaktı zaten, yanlış mı düşünüyordu?

"Peki kaç harf var?" diye sordu Jack dumanı Delancey'ye doğru üfleyerek. Rüzgar onu yolundan saptırarak başka insanların üzerine taşıyordu, fakat duman daha onlara ulaşamadan kayboluyordu. Bu soruyu sorması demek, oyunu aklında tartıyor olması demekti. Lance bir anlığına tereddüte düştüyse de, avantajlı olduğunu düşündü. 26 harfin içinden sadece 7 tane, gerçi ünlü harfler işi biraz bozuyordu fakat bu kazanmak olduğu kadar kaybetmeyi de heyecanla beklediği bir oyundu. Hem teklifini geri çekmek için zaten çok geçti. "7 farklı harf, toplamda 8 harf. Biri pes ederse pes eden, kan dökülürse sağlam taraf kaybeder. Kaybeden... Umm... Bilemiyorum. Buna korkunç bir ceza bulmalıyız sanırım."


telefonda yazdım resmen
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jack Rosariao
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Jack Rosariao


Mesaj Sayısı : 95

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimeSalı Şub. 28, 2012 3:49 pm

Jack kızın dediklerini anlamaya çalışırken sigarasının bitmek üzere olduğunu fark etti. Birer tane daha içseler sonra şu adam asmaca oyununa başlasalar gayet güzel olacaktı. Oyun, riskli bir oyun. Eğer harflerden birini bilemezsen kız sana istediğini yaptırabilir. Başına bir sürü bela açabilir, çılgınca şeyler yaptırabilir. Ama eğlencesi de burada zaten, diye düşündü sigarayı üflerken. Sonra kız konuşmasını bitirir gibi oldu ve Jack soru sorma ihtiyacı hissetti. Eğer harfleri doğru tahmin ederse kıza istediğini yaptırabilecekti. Bu istekler pek cani olmayacaktı tabii, kızı kendinden soğutmak istemezdi. "Peki kaç harf var?" diye sordu birden. Sigaranın son dumanını kıza doğru üfledi ama duman üflediği gibi sokağın havasına karıştı. Sigarayı yere atıp sol ayağıyla hafifçe ezdi. Kaç harf olduğu onun için önemliydi, ona göre düşünceleri değişecekti. Ünlü harflerden başlayabilirdi, ünsüz harflerden. Ama sonuç ne olursa olsun, bu gece oldukça eğlenecekti.

"7 farklı harf, toplamda 8 harf. Biri pes ederse pes eden, kan dökülürse sağlam taraf kaybeder. Kaybeden... Umm... Bilemiyorum. Buna korkunç bir ceza bulmalıyız sanırım." Eğer kaybederse korkunç cezası kızın adını öğrenemeyecek olmasıydı, başka bir şey değil. Ha, onun devamında başka bir ceza olacaksa bu daha da kötü olurdu. Bir insana her şey yakışmamalıydı. Yürümek, gülmek, sigara içmek, nefes almak. Nefes alıp verişleri bile güzeldi. Güzelsiniz henüz adınızı öğrenemediğim bayan, çok güzelsiniz. İçindeki romantik çocuğu gerçekten sevmiyor gibiydi Jack. Onu fazlaca saçma düşüncelere sürüklüyordu, anlmazsız cümleler kurmasına neden oluyordu. Eğer biraz daha düşünürse oturup şiir yazmaya başlayacaktı.

Kız sigarasının son nefesini verdi ve Jack'in taklidini yaparak sigarayı yere attı ve hafifçe ezdi. Jack gülümsedi, diyecek pek bir şeyi olmadığı için gülümsemişti. Sonra elini cebine attı, paketten iki sigara çıkardı ve ikisini yan yana getirerek yaktı. Sigaranın tekini kıza doğru uzatıyordu ki, sonra birden çekti. "Ya da vazgeçtim, şimdi söyleyeceğim harf yanlışsa sigarayı alırsın, tamam mı?" Kendini güvenceye almaya çalışıyordu fakat kızın bunu yutmayacağından neredeyse emindi. Ama denemek istedi, kızın ne isteyeceğini bilemiyordu çünkü.

"Pekala o zaman, başlayalım." dedi, sigarayı dudaklarına koyarken. Diğer sigara elinde duruyordu ve yanmaya devam ediyordu. Dumanı dalgalanarak yukarıya çıkıyor ve sonra sokak ışıklarında kayboluyordu. Gecenin bitmesini hiç istemiyordu, hatta zamanın akmasını da. Kızı bir daha göremeyeceğini düşündü. Belki de beni ağına takmıştır, bir gece eğlenip, bırakacaktır. Sonra yüzünü bile göremeyeceğim. Bunu düşünmek istediği son şeydi, gecenin tadına varmak istiyordu ama kafasındaki düşünceleri hiçbir şekilde atamıyordu. O, her gün görmek isteyeceğiniz kızlardandı. Dalgınlığının farkına varıp artık konuşması gerektiğini düşündü. Kızın caddenin üzerinde yatmasını istemeyeceğini umut ederek oyuna başladı. "R diyorum, en sevdiğim harf." Şu yaza girdiğinden beri en güzel günlerini yaşamaya başlamıştı. Ve bugün unutamayacağı bir gün olacaktı, en azından o öyle ümit ediyordu. Sigarasını içine çekti ve merakla kızın cevabını beklemeye başladı. Kim kazanacaktı? Ve kazanırsa kim, ne yaptıracaktı?


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Delancey B. Blackbourne
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Delancey B. Blackbourne


Mesaj Sayısı : 43

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimeSalı Mart 06, 2012 5:38 pm

"R diyorum, en sevdiğim harf."

Beklemediği cevap üzerine duraksadı. Henüz verecek bir cezası yoktu, ilk harfin bir ünlü harf olacağını düşünmüştü, hatta muhtemelen a veya e ve kendi ismi bu ünlü harflerin ikisini birden barındırdığından ilk denemede kaybetme olasılığı çok yüksekti. Fakat Jack'in söylediği bir ünsüz harfti, kendi isminde bulunmayan bir ünsüz harf. "Ah, pekala." diye mırıldandı istemsiz olarak. Kendini denemeyi çok istediği ve gerçekten eğlenceli bir şeyler bulmaya zorladı fakat aklına sadece şimdiye kadar başkalarıyla yaptığı aykırı hareketler geliyordu, zaten birçoğu da karşısındaki adamın seve seve yapacağı türden şeylerdi. Basit bir şeyden başlamak istedi, nasıl olsa daha bir sürü kez ceza verme sırası kendisinde olacaktı. Yanmakta olan sigarayı Jack'in elinden aldı ve derin bir nefes çektikten sonra sırıttı. "Bir tek R bile yok. Ve bu yüzden sen... En yakın havuzda giysilerinle yüzeceksin. Özel mülk olmalı. Ve ah, üzerindekileri çıkarmak kesinlikle yasak, seni sırılsıklam görmek istiyorum."

&

Yaklaşık 15 dakika sonra, Jack'in karnında birleştirdiği kollarını çözmüş, motordan tek bir zarif hareketle inmişti ve parmaklarını arasından geçirerek saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Rüzgar kask takmayı reddettiğinden saçlarını darmadağın ettiği halde buna canı sıkılmış gibi görünmüyordu, doğrusu o an hiçbir şey tipik bir serin Londra gecesinde giysilerinizle sırılsıklam olmaktan daha kötü olamazdı. Jack'in bir motoru olmasına şükretmişti tabii, çünkü onun motoru olmasaydı burayı bir taksiyle falan bulmaları gerekecekti ve Londra'da taksiciler hiçbir zaman bir havuz aramanız için sokakları rastgele gezecek kadar sabırlı olmazdı. Saçlarını yeterince taradığndan emin olduğunda üzerindeki deri ceketi çekiştirdi ve telefonuna baktı. O sırada Jack kaskını çıkarmış, hareketlerinden anlaşıldığı kadarıyla malikaneye girebilecekleri zayıf bir nokta arıyordu. "Kapıyı aç." dedi Lance çıldırtıcı bir sakinlikle. "Ortalıkta bekçi falan görünmüyor, neden gereksiz yere aksiyon arıyorsun ki." Bunun üzerine Jack omuz silkerek doğrudan kapıyı açtı ve Delancey de içeri girerken onu izledi.

Girdikleri malikane 3 katlı, soğuk bir yerdi. Soğuktan kasıt tabii ki hava şartları değil, zaten İngiltere'de hava yaz ve kış arasında bile o kadar farklılık göstermiyor. Fakat malikane, kış soğuğundan bile daha soğuk bir yerdi. Bembeyaz duvarları, köşeli çatısı ve su dışında her şeyi bembeyaz olan bahçe. Avluya rüzgardan başka girip çıkan kimse yok görünüyordu, evin tüm ışıkları kapalıydı. Anladığı kadarıyla evde yaşayanların hepsi derin bir uykuda ya da ışıkları açmalarına gerek olmayan işlerle meşguldü. Her iki halukarda da Lance gürültünün onları ayaklandıracağını biliyordu, sonuçta arazinizin sınırları içinde birileri suya atlarsa bunu duyarsınız. Ve yapmayı planladıkları da tam olarak buydu. Çantasını bir şezlonga koyduktan sonra ucuna sessizce oturdu. Oturduğu noktadan dolayı şezlongun dengesi bozulur gibi oldu fakat Jack'in kolları Delancey'yi tutmak üzere hemen yanındaydı. "Tamam, her neyse," diyerek hafifçe kıkırdadı ve beklenti dolu gözlerle Jack'e baktı. Belki de onu dışarıdan izlemeliydi. Ev sahibi elinde beyzbol sopasıyla kovalamaya çıktığında orada bulunmak istemiyordu.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Jack Rosariao
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Cambridge I. Sınıf | Tiyatro
Jack Rosariao


Mesaj Sayısı : 95

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimeÇarş. Nis. 11, 2012 1:57 pm

“Düşmek istemiyorsan belimi sıkıca tut.” dedi motoru sertçe sağa kıvırırken. Motorun sağa kıvrılmasıyla önlerine bir araba çıkınca kız düşmemek için ellerini Jack’in karnında birleştirmek zorunda kaldı. “Biliyor musun, gözlerim aslında fazla iyi görmüyorlar.” Sağ elini kaldırdı ve iki üç metre uzağındaki arabayı işaret etti. “Gösterdiğim arabanın plakasını okuyamıyorum mesela.” Bu kadar da değildi haliyle, bir on metre ilerisindeki her şey parlak ışıklardan ibaretti. Hep alkollü olduğu için, bunun o alkol yüzünden olduğunu sanıyor. Hatta artık en sevdiği viskiyi bu yüzden içmiyor.

-

“Bahse girerim,” dedi Jack havuzun başında dikilmiş esnerken, sonra kıza doğru döndü ve konuşmaya başladı. “Havuza atladığımı kimse duymayacak, biri duysa bile elinde biber gazından fazla bir şey olmayacak.” Her yer bembeyaz. Hiç kirlenebileceğini düşünmemiş olmalı muhteşem pamuktan dünyasında. Şu an tam olarak yatak odasına doğru kocaman bir meteor düşebilir ve ev paramparça olabilir. Ne olacağını asla bilemezsiniz, iki saniye sonra alacağınız bir nefesin bile garantisi yok. “Benim bu evi alabilecek kadar param olsaydı, her yer bembeyaz olmazdı.” dedi cebinden cüzdanını çıkarırken. Sonra telefonunu ve anahtarlarını çıkarıp yere koydu. “Eh, atlıyorum öyleyse.” Ellerini yukarıda birleştirdi ve biraz eğilerek havuza atladı. Suyun sesi o kadar kuvvetli çıktı ki, Jack evdeki herkesin kesinlikle uyandığını düşündü. Ellerinde biber gazlarıyla koşarak gelen tombul dört kişilik bir aileyi düşünmek onu güldürdü ve su yutmasına sebep oldu. Ayakları tabana değdiği anda kendini ittirdi ve havuzun başına doğru yüzdü. “Yeni bir harf söyleyeyim, bilirsem sen de gelirsin, olur mu?” dedi kollarını daha demin atladığı yerde birleştirerek. Kız telaşla Jack’in telefonunu ve cüzdanını çantasına attı ve eliyle arkaya doğru işaret etti. Jack hiçbir şey olmamış gibi miskin bir şekilde arkasını döndü ve elinde silahla koşturarak gelen adamı gördü. Biber gazı değil, silah. Bayağı da gerçek görünüyor. Jack fazla düşünmeden ellerini iki yana doğru yerleştirdi ve kendini çekti. Anahtarları aldı ve çoktan dışarıya çıkmış olan kıza doğru koşmaya başladı. "Kaskı senin takmanı istiyorum, ben saçlarımı kurutacağım."

-

Islakken motor sürmek hoş olmuyor, zira yüz felci geçirebilirsiniz. Neredeyse kurumuş saçlarını eliyle arkaya doğru attı ve kızın başındaki kaskı çıkarttı. Önüne düşen saçlarını toplayıp, kulağının arkasına yerleştirdi ve gülümsedi. Filmlerde genelde bu sahneden sonra oğlan yerden aldığı papatyayı kızın kulağının üstüne yerleştirdi. Şu an beton yüzey üstünde oldukları için öyle bir şey olmadı. Zaten Jack öyle bir şey yapmak istemezdi. "İstersen fazla beklemeyelim, sana bir şeyler yaptırmak için sabırsızlanıyorum." dedi gülümseyerek. Gereğinden fazla gülümsemişti bugün. "Yeni harfi söylüyorum, e harfi. Bir manası yok bu sefer, en sevdiğim harf falan değil."






Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Delancey B. Blackbourne
Westminster IV. Sınıf
Westminster IV. Sınıf
Delancey B. Blackbourne


Mesaj Sayısı : 43

seeing someone different Empty
MesajKonu: Geri: seeing someone different   seeing someone different Icon_minitimeC.tesi Nis. 21, 2012 11:10 am

Kötü olmuş ben bunu değiştirjem
Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
seeing someone different
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . w e s t m i n s t e r :: Soho :: The End Bar & Cafe-
Buraya geçin: