London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 selam kızlar!

Aşağa gitmek 
4 posters
YazarMesaj
Neoma Delaney
Yatırımcı
Yatırımcı
Neoma Delaney


Mesaj Sayısı : 4

selam kızlar! Empty
MesajKonu: selam kızlar!   selam kızlar! Icon_minitimeC.tesi Ocak 28, 2012 7:05 pm

SELAM KIZLAR!
NEOMA D. & GRAHAM L. & SIBYL G. & GABRIEL W.
selam kızlar! Joan_Smalls selam kızlar! By-giedrusia-jude-law-19713237-100-100 selam kızlar! Ffff selam kızlar! Ewan-ewan-mcgregor-11254444-100-100

kodlarbenimdeğilmiş. amadüzeltmişim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Graham Lancaster
Finans Danışmanı
Finans Danışmanı
Graham Lancaster


Mesaj Sayısı : 5

selam kızlar! Empty
MesajKonu: Geri: selam kızlar!   selam kızlar! Icon_minitimeC.tesi Ocak 28, 2012 7:55 pm

'İşte şimdi siki tuttun Graham' diye düşündü yattığı yerden, gelen mesajı görünce. Bir hışımla kalkıp toparlandı. Tam bir hafta önce Gabriel'le bu gece için plan yapmışlardı. Şu yeni otel zımbırtısı için buluşup bir takım saçma konuşmalar yapacak ve çok sıkılacaklardı. Bir de şu yeni yatırımcı olacaktı tabii. Saçma sapan, kel, cinsel hayatı karısından gizli masa arkasında ellediği sekreterinden ibaret tiplerden biriyle karşılaşacaktı muhtemelen. Penguenden bozma adamların servis yaptığı, sevişirken bile dik durmaya çalışan asil görünümlü kadınlarla daha o kadına kaç saat katlanması gerektiğini ve borsadaki hisselerini düşünen adamların takıldığı bir mekanda uyduruk yemeklere bok gibi paralar ödeyeceklerdi. Üç kalas, üç hıyar herif, bir masada kabız muhabbetler edecek ve ne bok yesek de eğleniyor gibi görünsek diye kasılacaklardı, bu gecenin planı belliydi. "Siktiğimin resmiyeti" diye homurdanarak yanında yatan kadının üstüne eğilip omzuna bir öpücük bıraktı ve telefonunu alıp bir numara tuşladı. "Selam güzelim. Hazırlan, yarım saate seni almaya geliyorum." Telefonun içinden gelen itirazları takmayıp konuşmaya devam etti. "Masadaki alet sayısı meme sayısından fazla olunca sıkılıyorum biliyorsun. Kötü haber, bu gece masada meme yok. Kalk giyin." Karşıdaki kadının kibar bir tonla küfretmesini duyunca kahkaha attı. "Hadi Syb, yorma beni. Gabriel'le ve yeni bankamızla da tanışmış olursun. Nasılsa bu işte varsın, bir iki fikir ver ve masada parfümünle güzel koku bırak ve çok sıkıldığımda görebileceğim güzel bir şeyler olsun, ne olur sanki." Arkadaşının pes edişini duyunca sırıtarak yarım saat sonra geleceğini tekrarladı ve telefonu kapattı. Hızlı bir duş ve yerden topladığı kıyafetlerini giymek için harcanan çabanın sonucunda istediğini başarmış kapıya ilerliyordu. Bir yandan da bağırarak yataktaki kadının uyanmasına neden oldu. Zaten bu saatte ne bokuna uyuyordu anlayabilmiş değildi. Daha hava kararmamıştı, bütün günü evinde geçirmek isteyen de oydu. "BENİM İŞ TOPLANTISI İÇİN ÇIKMAM LAZIM, SEN UYUMAYA DEVAM ET-hasiktir neydi bu kadının adı- DAHA SONRA YİNE GELİRİM -yolu bulabilirsem GÖRÜŞÜRÜZ -adını hatırlamadığım kadın." Hızla ayrılıp arabasına atladı.
Graham Lancaster, bir finans danışmanıydı, çünkü kafası çalışıyordu, çünkü o işte deli paralar dönüyordu ve zengin kadınların estetikli vücutları çok sık karşısına çıkıyordu. Yapabileceksem yaparım insanıydı. Bir sürü kadınla birlikte olması, onu yaptığı işten daha çok meşhur etmişti. Hatırı sayılır bir adamdı, zekasıyla bir şeyleri kurtarmış, birkaç yağlı adamın zenginliğini birkaç katına çıkarmış, bunu yaparken karılarını mutlu etmiş ve üstüne bol para almıştı. Şikayeti yoktu. Şu an özel danışmanlık yaptığı kişi şehrin en bilindik adamı, çocukluk arkadaşı ve başı sıkıştığında götünü toplayan adamdı ve ne yazık ki güzel karısı yoktu. Olsa da el süremezdi aslında, o yüzden bu onun için iyiydi. Ve bu gece, yatakta birkaç performans daha sergileyebilecekken sevgili arkadaşının yeni kurulacak oteli için bir toplantıya gidiyordu. Ve dediği gibi masada erkek nüfusunun fazla olması onu rahatsız ederdi, bu nedenle yol üstünden alacağı kadın, üniversitedeki oda arkadaşının eski sevgilisi, o zamandan beri en yakın arkadaşlarından-ki şaşırtıcı biçimde dişiydi ve arkadaşı kalabilmişti- biriydi ve mimardı. Yani Graham'ın uğraşmayı sevmediği meslek grubunda uğraşabileceği bir kadındı, bu yüzden yeni otelin her bokunu onun üstüne yıkacak ve pes edip kendisiyle sevişmesini bekleyecekti. Kapıya gelince bir kısa iki uzun tonla kornaya bastı ve arabadan inip bir sigara yaktı. Sibyl onun geldiğini anlar, inerdi nasılsa. Çakmağını bulamayınca ayrıldığı evde bıraktığını fark edip kendine kızdı. "Hay canına yandığım, gitti güzelim çakmak." Eğilip arabadan başka bir çakmak arandı ve bulup arkasına dönmesiyle düzgün bacaklar ve topuklu ayakkabıları görmesi bir oldu. "Buradayım Graham." Gülerek başını kaldıran kadına bir ıslık çaldı ve sigarasını yaktıktan sonra adice denebilecek bir gülümsemeyle sırıttı. "Meraba bebeğim, bu taş gibi vücuda sahipken ve ben çok seksiyken hala benimle yatmayacak mısın?" Kadının gözlerini devirip arabaya girişini sırıtarak izledi ve iki derin nefesle bitirdiği sigarayı yere attı.
"Nereye gidiyoruz?" Omuz silkti. "Telefon şurada, mesajlardan bak da bana da söyle." Kadının aptal diye söylenerek telefonu almasını ve varış noktasını söylemesini bekledi. " Yauatcha. Ve beş dakika önce orada olmalıydık." Bir siktir savurdu ve arabayı ters yöne döndürerek hızla sürmeye koyuldu. O kadar çok eve girip çıkmıştı ki sokakları iyi tanıyordu. Kapıya gelince kapıyı tutmayı falan umursamadan kapıyı açıp indi ve bir ıslık çaldı. "Bu gece hesabı Gabriel ödeyecek, yoksa umrumda değil isterse bulaşıkları yıkasın pezevenk." Anahtarı görevliye fırlattı ve Sibyl'i beklemeden içeri girip Gabriel'i aradı. "İşte benim kızım! Naber Gabe?" Olabilecek en yavşak tonla arkadaşına sataşıp sırtına pat pat vurdu. Böyle yerlere çok girip çıkması buradan biriymiş gibi davranmasını gerektirmiyordu sonuçta. Gabriel'in soran bakışlarını görünce kafasını çevirip arkaya baktı ve düzgün hatları ve tam bir beyinsizsin Graham adlı yüz ifadesiyle gelen Sibyl'i görünce açıklama yaptı. "Hiiç öyle bakma yatmıyoruz. Gerçi bir iki ısrar etmişliğim var ama bu masaya benimkilerden birini getirecek değilim. Sana bahsettiğim mimar işte." Yanına gelen kızı görünce kolunu omzuna attı. "Gel Syb, bütün bu gecenin faturalarını ödeyecek, parasıyla hepimizi donunda sallayabilecek ama kibarlığı ve asaleti nedeniyle bunu yapmayacak olan adam, Gabriel Watson. Kendisi Strand Palace sahibi, nasıl olduğunu sorma galiba uyuşturucu falan satıyor yoksa bu yaşta nasıl olacak-" Koluna vurup sözünü kesen arkadaşına sırıttı ve kadının elini uzatarak tanışmasını izledi. Sonra da ellerini ovuşturarak sordu. "Nerde bizim göbekli para bankamız?" Gabriel'e doğru yürüyen kadınla dikkati dağılınca soruya verilen cevabı duymadı ve bir ıslık çaldı. Sonra kadın yanlarına gelince n'oluyo lan burda? bakışıyla baktı Gabriel'e. Bir yanıt alamadan kadın ellerini uzatınca duraksadı. "Neoma Delaney, yeni yatırımcınız." Tek kaşını kaldırıp sırıtarak mırıldandı. "Bok gibi parası olan biri için çok güzel bacaklar." Kadın bir an kalakalıp yanlış anladım herhalde kibarlığına vurma ihtiyacı hissetmişti ya da belki gerçekten anlamamıştı çünkü şaşkın bir ton yükselince bu izlenimi edinmişti. "Anlayamadım?" Gabriel'in kendisine bakan öldün sen bakışlarını ve Sibyl'in bel boşluğunda hissettirdiği yumruğa boyun eğip susmayı tercih etmeliydi. "Memnun oldum, Graham Lancaster."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Neoma Delaney
Yatırımcı
Yatırımcı
Neoma Delaney


Mesaj Sayısı : 4

selam kızlar! Empty
MesajKonu: Geri: selam kızlar!   selam kızlar! Icon_minitimeC.tesi Ocak 28, 2012 10:25 pm

¨O şekilde olmayacaktı Kevin.¨ Tek eli telefonu kulağında sabitlemiş, gözleriyle tırnaklarını inceliyordu. Güneş batarken caddelerin teker teker ışıklar tarafından aydınlatılmasını izliyordu bir yandan da. Elbisesini çoktan üzerine geçirmiş, takılarını takmış, saçlarını düzeltmişti. Ayakkabılarından biri pahalı parke zeminin üzerinde duruyordu, diğerini ise giriş kapısının oralarda bir yerde alelacele çıkarırken unutmuş olmalıydı. ¨Sadece belini daraltacaksın Kev. Sana kimse kalça kısmıyla ilgili bir şey demedi. O kadar küçük bir popom olduğunu düşündüysen bizzat kendim gelir düşüncelerini birbirine dikerim.¨ Kev telefonda bir şeyler daha mırıldandı. Gereksiz mırıldanmalar. Yine de kibarlığını koruması gerekiyordu, Kev'i severdi ve şu an iyi modundaydı. Kimseye kızacak ruh halinde değildi, zaten giyinmeye başladığından beri tatmin edilmişliğin verdiği o eksilmez tebessüm vardı suratında. ¨Bak sadece, o elbiseyi dediğim gibi istiyorum, bu kadar. Teşekkürler.¨ dedi ve telefonu kapatıp arkasında bulunan çarşafları dağılmış beyaz yatağın üzerine attı. O sırada geniş, minimalist şekilde dekore edilmiş ve her eşyasının binlerce dolar değerinde olduğunu bağırdığı odanın, kendi özel tuvaletinden beline beyaz bir havlu bağlanmış saçları yeni kırlaşmaya başlamış; ancak çocuk sahibi olmak için de henüz genç olan düzgün hatlı bir adam çıktı. Arkasından buharlar odaya yayılırken, ıslak kestane saçlarının arasından elini geçirdi. Vücudunun her bir santimetresi tanrının her bir saatini harcadığı bir eserin parçası gibiydi. Neoma memnuniyetle gülümsedi.

¨Gitmem gereken bir yer var-¨ sözünün yarıda kesilmesinin sebebi malum tanrısal güzellikteki şahsın adının vücudu kadar önemli olmamasıydı belli ki. Malum şahıs da bunun farkındaydı, ¨Damien.¨ diyerek tamamladı kadının cümlesini, bir taraftan da beyaz havlusunu yere atmış boxer seçiyordu. Gösterişçi şey. Havlun aletinin etrafındayken de seçebilirsin.¨Evet, Damien.¨ Damien'ın düzeltmesiyle Neoma da kendi lafını bitirebilmişti. Yatağa oturup topuklu ayakkabılarını ayağına geçirdi, telefonu Prada'sına atıp, Prada'yı da koluna takıp boxer'ını çoktan seçmiş ve neyse ki bir de giymiş olan Damien'ın yanına yürüdü. Topuk sesleri kendisine yaklaşırken adam da yavaşça gülümseyerek Neoma'ya döndü. Genç kadının dudaklarına tek ve nazik bir öpücük kondurdu ve ¨Sonra görüşürüz, değil mi?¨ diye sordu. Böylesine ihtişamlı bir beyefendinin tek bir kadını ikinci kez talep etmesi mantıksız gelmişti ama kendisini seveceğini de bildiğinden çok şaşırmadı Neoma. ¨Elbette.¨ Bunu alt tonlarında sinsilik fakat duyulan tonda kesinlik barındıran bir sesle söylemişti.

Arabasına atlayıp şu pahalı restorana gitmesi ve işini yapması gerekiyordu. Evraklar ve diğer belgeler yanındaydı, ancak ne yazık ki bugün yapmak istediği son şey işiydi. Sıkıcı sayılar, bezdirici işlemler, muhtemelden öteye geçemeyecek tahminler… Kendi evine gidip bir kadeh şarap içmek istiyordu, arkadan da jazz müziğin notaları yükselirken kendini sıcak jakuzisinin içine bırakmak… Lakin durum böyle değildi, gidip o sıkıcı görüşmeyi yapması gerekiyordu. Hem de iki erkekle! Konuşmayı başka yöne çevirecek ve kendi ilgi alanından bahsedecek tek bir kadın bile yoktu. Yani konuşma başka bir yöne çekilecek olsa, o yön de anca göğüsleri falan olurdu herhalde. Gerçi Gabriel böyle bir şey yapacak biri değil, ama getireceği finans danışmanının sağı solu belli olmaz. Ayrıca bir de Gabriel'ın müthiş bir istisna olduğunu düşünürsek, diğer adam kesin metresi olan evli, çocuklu ve ortayaşlı biridir. İç geçirdi Neoma. İşi her ne kadar zengin olmasına ve Damien gibi erkeklerle yatmasına yardım etse de, bu gibi ter kokan adamlarla da kasıntı bir restoranda bir saat geçirmesini zorunlu tutuyordu.

Restorana vardığında, kapıda onu bekleyen Gabriel'ı gördü. Samimiyetle gülümsedikten sonra koluna girdi ve baş garson onları güzel bir masaya yönlendirdi. ¨Lütfen bana yarım saati geçeceğini söyleme.¨ diye fısıldadı adamın kulağına. Gabe güven verici bir ses tonuyla, ¨İnan bana onbeş dakikadan fazla dayanabileceğimi sanmıyorum. Yine de işin içinde Graham gibi esprili bir adamın olması bu onbeş dakikayı katlanılası hale getirecektir.¨ Neoma alaycı bir tonla sessiz bir kahkaha attı ve masalarına yerleştiler. Gerekenden fazla beklediklerini anladıktan sonra kapıdan içeriye kolunda genç ve alımlı bir kadınla, sarışın, çekici, mavi gözlü ve sarkastik gülümsemeli bir adam girdi. Ah. Graham bu mu? Gerçekten mi? Teşekkürler Gabe, teşekkürler. Damien'dan sonra listemde sen varsın Graham, hatta şu an seni listemin bir numarası ilan ediyorum. Tanrısal bir görüntün olmayabilir; ama kesinlikle isteniliyorsun. Neyse, çok belli etmemeli. Neoma'nın düşünceleri birbirine girmiş, tebessümü suratına yayılmışken fark etti ki Gabriel çoktan ikisinin yanına gitmiş ve ellerini sıkmıştı bile. Salak gibi Graham denilen adamı incelediğini fark edince ayağa kalkıp yanlarına ilerledi, öğrendiği en seksi yürüyüşü yapmaya çalışırken göğüs dekoltesinin yeteri kadar açık olduğunu umuyordu. "Neoma Delaney, yeni yatırımcınız." Hayatında kullandığı en seksi ses tonuna aday olmalıydı bu. Yanındaki kızı takmadan direk yanık tenli adama elini uzatmıştı, kız bu yüzden alınmamıştır umarım diye düşündü. Ne de olsa düşünceli biriydi Neoma. "Bok gibi parası olan biri için çok güzel bacaklar." Bir anda o büyü bozulmuş denemez hayır, aslında tam da bu lafı söyleyecek birine benziyordu karşısındaki, bu yüzden pek şaşırmadı. Yine de ikinci yüzü sayılacak saygın iş kadını Neoma'yı konuşturdu. "Anlayamadım?" Biraz tehditkar bir tondu. "Memnun oldum, Graham Lancaster." Haylaz gülümsemesinin her bir derin anlamını içine soluyarak, aynı haylazlıkla baktı gözlerinin içine. ¨Ben de, Mr. Lancaster.¨
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Sibyl Gerard
Mimar
 Mimar
Sibyl Gerard


Mesaj Sayısı : 3

selam kızlar! Empty
MesajKonu: Geri: selam kızlar!   selam kızlar! Icon_minitimePtsi Ocak 30, 2012 6:50 pm

Kucağında koca bir mısır tabağı ve elinde bir kadeh şarapla, üstünde pijamaları, kendisini bekleyen bir paket çikolatanın eşliğinde ayaklarını karşısındaki sehpaya uzatmış daha önce belki bin defa izlediği bir filmi tekrar izliyordu. Çünkü böyle biriydi Sibyl. Alışkın olduğu şeylerin rahatlığını severdi. Yorucu bir günün ardından en sevdiği şarkıyı tekrar tekrar dinlemek gibi bir alışkanlığı vardı, yorucu bir haftanın sonunda çok sevdiği bir filmi tekrar izlerdi. Eğer bütün ay onun için öldürücü geçtiyse aynı kitabı bir milyonuncu kez okumaya aldırmazdı. Böyle dinleniyordu. Onun için gelenekti bu, ya da kural, ya da alışkanlık, ne denirse. İnsanlarla geçirerek harcayacağı kadar boş zamanı yoktu, ya da değersiz. Değerli zamanını kendine harcıyordu kısaca. Saçma yapmacık kibarlıkları bütün gün görüyordu bir fazlasına daha ihtiyaç duyacak değildi. Zaten boş zamanlarını harcayacağı insanlar toplamda ellerindeki parmak sayısını geçemezdi. Bir iki arkadaş, bir uzun dönemli ilişki. Ki onu da ileriye götürmeye dair bir heves göstermiyordu. Az insan her zaman iyidir, insanlar bencil nasılsa derdi. Yapabileceği bir şey yoktu, Sibyl Gerard tam olarak böyle biriydi. Senin için değerli olanı boşa harcama insanıydı ve zamanı da kesinlikle çok değerliydi.
Yine yorucu bir haftanın sonunda, gecesini gündüzünü bir masanın başında çizerek harcamışken şimdi zamanını kendine bağışlıyordu. Filmin repliklerini ezbere tekrarlar ve bir yandan mısır ve şarapla oturduğu yerde kilo alırken telefonu çalınca lanet ederek parmaklarını yaladı, filmi durdurdu ve telefona uzandı. Telefonu açmasıyla karşıdaki sesin konuşması bir olmuştu, kendisini beklemeden. "Selam güzelim. Hazırlan, yarım saate seni almaya geliyorum." Graham. İt herifin tekiydi. Bir sürü kadını altına alır, sonra onları tekrar aramazdı. Yine de içinde bir yerlerde iyi biri vardı, onu tanıyan pek az insandan biriydi Sibyl. Ve nasıl olduğu hakkında pek de fikri yoktu aslında. Üniversitedeyken Graham'ın yurttaki oda arkadaşıyla birlikteydi, Andre. Graham her dakikalarına burnunu sokmuştu neredeyse. Ama bunlar olurken nasıl becerdiyse, şeytan tüyü diyordu Graham bu duruma, kendini sevdirebilmişti. O zamandan sonra da bütün adiliklerine rağmen Sibyl'in yakın çevresindeydi, pek çok şeyini bilir ve gerektiğinde yanında olurdu. Onun gibi biri için ilginç bir özellikti tabii. Ama öyleydi işte. "Sana da merhaba Graham ve hayır elbette hazırlanmıyorum. Sevişecek kadın bulamadıysan doğru adres ben değilim ama hiçbir güç beni evden çık-" "Masadaki alet sayısı meme sayısından fazla olunca sıkılıyorum biliyorsun. Kötü haber, bu gece masada meme yok. Kalk giyin." Bir kahkaha attı dayanamayarak, ve çayına şeker alır mısın dercesine bir tonla telefona doğru konuştu. "Tanıdığım en şerefsiz orospu çocuğusun." Küfretmezdi, hayır. Gerçekten etmezdi, asaletini yerle bir edecek şeylere dahil olmuyordu. Ama Graham istisnaydı ve zaten küfürleri de iltifat olarak algılayan bir beyni vardı. "Hadi Syb, yorma beni. Gabriel'le ve yeni bankamızla da tanışmış olursun. Nasılsa bu işte varsın, bir iki fikir ver ve masada parfümünle güzel koku bırak ve çok sıkıldığımda görebileceğim güzel bir şeyler olsun, ne olur sanki." Eh, işin içine bir sürü bahane, bu kadar inatlaşma bir de iş girince çok uğraşmaması gerektiğini kabullenerek kaderine boyun eğdi. Eğer inat etseydi Graham kapıya dayanacaktı nasılsa. Bari şu yeni patronla tanışmış olur, gururunu da Graham'ın ellerine bırakmadan bu işten sıyrılırdı. "Bunu ödeyeceğini umarım biliyorsundur." dedikten sonra telefonu kapattı. Bir avuç daha mısır alıp ağzına doldurdu, üstüne kadehteki şarabı yuvarladı ve dişlerini fırçalayabilmek için banyoya ilerledi.
Hazırlanmasıyla birlikte Graham'ın 'geldim, beni yormadan aşağıya in' kornasını duyması bir olmuştu. Kısa süren bir asılma seansını atlatmak zorunda kalsa da durumundan beklediği kadar şikayetçi değildi. Sonuçta o asılma eylemini Graham gerçekleştiriyordu ve bu artık klasikleşmiş, neredeyse asırlık bir şaka halini almıştı. Otele varana kadar az konuştu, çok dinledi, her zaman yaptığı gibi. Graham gibileri patavatsız ve geveze olurdu zaten, ancak şu an için bundan yine şikayetçi olamıyordu. Ancak iş masada değişecekti, kasıntı iki adam daha Sibyl için fazlaydı çünkü. Arabadan inince Graham'ın büyük bir sefillik örneğiyle onu beklememesi, vücudu için çağırılmış olsa da gerçekten onun tarafından yatağa atılacak ve bu nedenle iyi davranılması gereken kadın olarak görülmediğini gösteriyordu ve eh, farklısını istiyor da değildi. Graham'ın sarılıp omurgasını göğüs kemiğiyle birleştirmeye çalışırcasına döverek sevdiği adamı görünce o yöne yöneldi. Onları fark etmelerini nazikçe bekledi ve içten içe bu gecenin iğrenç geçmemesi için mırıldanıp duruyordu. Eh, elindekilerden biri iyi birine benziyordu ama öteki adamı da henüz görmemişti. Graham'ın aptal konuşmasını onu hırpalayarak böldükten sonra karşısındaki adama elini uzattı. "Sibyl Gerard." Adamın kibarca elini sıkması ve kendini tanıtması karşısında emin olmuştu bir kez daha, bu adamın Graham'la uzaktan yakından alakası yoktu. Nasıl Graham'la arkadaşlık ediyor diye sormayacaktı, bunu kendisine sıklıkla soruyorlardı, bu yüzden susup kabullenecekti ancak dikkati tamamen başka bir yöne kaymıştı.
Yanlarına yeni gelen kadın Graham'ın 'masada üç öküz oturacak' yalanına tükürür nitelikteydi. Mükemmel bir teni, bakımlı saçları ve güzel gülümsemesiyle ben buradayım diyen cinsten bir kadındı. Graham'ın dikkatini çekecek türden bir kadın. Bunu farkedip onu uyaramadan Graham'ın ağzı açılmış ve aptal sözler bütünlüğü fışkırmıştı ortalarına. Gözlerini devirmekten kendini alamadı. Eğer Gabriel toparlayıp hepsini masaya oturmak için yönlendirmeseydi gereksiz sessizlik büyüyecekti. Gabriel ve adının Neoma olduğunu öğrendiği kadın önden yürürken Graham'a doğru tısladı. "Masada kadın olmayacak? Yalancı." Omuz silkip iki adım önünden giden kalçaları izlemeye devam ederken kendisi gibi kısık sesle konuştu Graham. "Bilsem seni çağırmaz Gabriel'i de bir şekilde başımdan atardım, gerçekten masumum." "Ne demezsin." Gözlerini devirip konuyu kapatarak kendisine gösterilen yere oturdu. Masa sakindi, getirilen menüler ve birkaç dakikalık yemek seçme sessizliği içinde önemli bir şey olmamıştı, ta ki garson gittikten sonra Graham yeniden ağzını açana kadar. "Masada yeni sevişmiş bir kadın ve zorla evden çıkarılmış bir cadı varken, gerçekten iş mi konuşmayı düşünüyorsunuz hanımlar?" Kısa bir şok ve soran bakışların ardından masadaki derin sessizlik büyümeden açıklama yaparcasına, gece sonunda Sibyl'in Gabriel'in bakışlarından anladığı kadarıyla iyice derine gömülecek olan Graham susması gerektiğini anlamamış, konuşuyordu. Eh, Sibyl bu iki taraftan hangisi olduğunu çoktan anlamıştı ancak diğer ikili için yeni gelecek yorum oldukça yeni olacaktı. "Anlamamış gibi bakmayın. Bayan Delaney, yeni sevişmiş bir kadının yürüyüşü her zaman bana bakın ben buradayım der. Ve siz bu gece oldukça buradasınız. Ayrıca söylemeden edemeyeceğim, dikkat çekmek için yeterince güzeller." "GRAHAM!" Ses Gabrielden yükselmişti, Sibyl bu iş Graham yüzünden bozulursa iki arkadaşın oldukça hoş kavgalar edeceğini fark etmiş, Gabriel'e ne var dercesine ağzını açan arkadaşını susturmak için bir ayağını bacağına gömmüştü."AH!" Ses, yine, Gabriel'den yükselmişti. Utançtan kıpkırmızı olup atıldı. "Ben- ben şey- özür dilerim. Gerçekten-" Kahkahalarla gülen Graham'a bu sefer açıkca bir tane geçirip özürlerini ardı ardına sıralamaya devam etti. Graham'ı dinlemeyip evde kalması gerektiğini iyiden iyiye anlamıştı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gabriel Watson
Strand Palace Hotel | Sahibi
Strand Palace Hotel  | Sahibi
Gabriel Watson


Mesaj Sayısı : 3

selam kızlar! Empty
MesajKonu: Geri: selam kızlar!   selam kızlar! Icon_minitimePtsi Ocak 30, 2012 8:47 pm

Kucağındaki küçük kız çocuğunun neşeli gülücüğüne bakarak, ayaklarına yapışmış aynı yaşlarda diğer erkek çocuğun paçasını çekiştirmesini engellemeye çalışıyordu Gabriel. İstemsizce güldüğünün farkında değildi. Pembe elbisesini giydiğinden beri her tarafa gülücük saçan Lilliana ve kıskançlık konusunda ileride büyük sorunları olacağı şimdiden belli olan Nicholas. ¨Özledin mi beni?¨ Babacan ses tonu ortaya çıkmıştı, aslında ne zaman eksilmişti karakterinden. Lily'nin burnunu öptükten sonra yavaşça salondaki kanepeye bıraktı onu, Lily de hemen dünyada sahip olduğu tek şey Barbie bebeğiymiş gibi ona sarıldı ve neşeyle Gabe'e bakmaya devam etti. ¨Çocuklar seni çok seviyor Gabe.¨ Mutfakta kendi elleriyle yaptığı cupcakeleri fırına vermeye hazırlanan kızkardeşi Emma'nın sesiydi bu. Otel işlerinden kafasını ayırabilme gibi bir fırsat yakaladığında gittiği iki üç yerden biri de Emma'nın eviydi. Ufaklıkların ona kattığı bu nerden geldiği belli olmayan neşeyi içine çekmeyi o kadar seviyordu ki. Kendi çocukları olmasını isterdi, tüm bu sevimli atmosferle her akşam işten dönüp yorgun yorgun evine geldiğinde karşılaşmak istedi. Evrakların ve toplantıların ağırlığını saniyesinde üzerinden atabilen bu enerjiye sahip olmak. Ancak ne yazık ki çocukları bırak, daha bir karısı, nişanlısı, sevdiği biri bile yoktu. Koca bir villada tek başına yaşamanın ne kadar zor olduğunu bilir misiniz? Yuvasına döndüğünde ona yemek hazırlayabilecek sadece Burger King olduğunda. Yalnız olduğunda yanına Graham haricinde onu gerçekten dinlebilecek ve karı peşinde koşturmayacak bir arkadaşa, sevigisiyle kalbini dolduracak, onu her düşündüğünde bu sevgi dolu kalbi hızlanmaya başlayacak bir sevgiliye, soğuk Mart akşamlarında hasta olduğunda başına ıslak bez koyup ev yapımı çorbasını içirecek bir anneye. Tüm bunların hepsi olabilecek birine ihtiyacı vardı. Kimseye söylemeye cesaret edemediği ruhundaki tek eksik bu olmalıydı. Parası, şöhreti, eh Graham yetiyordu, arkadaşı vardı. Aşk ise liseden beri ondan çok çok uzak bir kavram haline gelmişti. Sadece okumaya çalıştığı fakat zamanı yetmediği için bir türlü bitiremediği roman karakterlerinin uğruna 300 sayfalar harcadığı aşk.
¨Evet, cupcake'ler ne zamana hazır olur Em?¨ Yüzündeki gülümseme silinmişti ama Lily ve Nick'in kahkahalarını algılamaya başladığı anda tekrar oluşuverdi. ¨Yarım saate anca hazır olur, daha süslemesi var.¨ O sırada paytak adımlarıyla annesine yürüyen Lily'nin yüzü asıldı. ¨HAYIY! ŞİMDİ!¨ İsyanına gülen annesine daha fazla sinirlenmişti. Emma onu kucağına alıp saçlarını okşamaya başladı. ¨Babanız geldiğinde hep beraber yiyeceğiz, unutma sana ne öğretmiştim?¨ Lily aynı asık suratla soruya cevap verdi. ¨Paylaşmak güzeldiy.¨ Annesi karnını gıdıklamaya başlayınca ikisi de gülüştüler sonra. Gabe saatine baktı, yarım saat bekleyecek kadar vakti yoktu ne yazık ki. Oysa bu mutlu aileyle bir ömür geçirebilirdi. Komik olurdu, baba, anne, çocuklar ve bir de Gabe. Sessizce güldü. ¨Ama Gabe dayınız gitmek zorunda.¨ Nick ve Lily ona bakarak dil çıkardılar. ¨Gerçekten toplantıya gitmem lazım, çarşamba günü tekrar geleceğim o zaman beraber cupcake yaparız tamam?¨ Bu sefer kardeşler gülüp, öpmeleri için eğilen Gabe'in iki yanağına öpücük kondurdular. Emma'da gelip abisine sarıldı. ¨Seni ne zaman arasam bir şeyler üzerine çalışıyorsun Gabriel. Endişeleniyorum. Çok çalışıyorsun ve…¨ Durakladı. ¨Sana yardımcı olabilecek biri de yok.¨ Hüzünle Gabe'e baktı. ¨Biliyorum ancak öyle birini bulmak için çabalayacak vaktim yok Em. Zaten siz bana yetersiniz, gerçekten.¨ Em alaycı bir şekilde güldü, aslında buruk bir gülümsemeydi. ¨Kendi evinde sana bunları hissetirecek birine ihtiyacın var. Her neyse, işine geç kalma.¨ Tekrar mutfağa doğru ilerlemeye başladı. ¨Görüşürüz!¨ Gabe el sallayarak özlemini duyduğu aile modeline kapıyı kapattı.
Arabasına bindiği gibi Yauatcha Restoran'ın yolunu tuttu. Yeni oteli için heyecanlıydı, bu daha fazla iş ve daha fazla yorgunluk demekti; yine de yaptığı işi seviyordu ve uzun bir süre kendisine yük olmayacağını düşünüyordu. Bir randevusu, toplantısı, görüşmesi olduğunda oraya herkesten önce varmak gibi bir huy edinmişti. Annesinden geçmiş olmalı. Restorana girdiğinde henüz kimsenin gelmemiş olduğunu gördü. Bir süre sonra Neoma geldi, el sıkıştılar, birkaç dakika sohbet ettiler. Ardından sevgili dostu Graham ve yanında tanımadığı bir kadın içeri girdiler. Gabe Graham'ın yanında ilk defa beğenebileceği bir kadın gördüğünü kendine itiraf etmek zorunda kaldı. Yürüyüşünde, saçlarının dalgalanışında, bakışlarında daha farklı, onu Graham'ın altına aldığı kadınlardan ayıran bir asalet ve korkutucu bir yan vardı. Otel toplantıları için bir sürü ülkeyi gezmişti ancak hiçbirinde böylesine ben buradayım diyen, ortama girdiği saniyede kendisini belli edecek, çok fazla yaklaşmayın uyarıları saçsa da asil olduğunu bir şekilde hissettirebilecek bir kadına rastlamamıştı. Nick ve Lily'le olduğu zamanlardaki gibi istemsiz gülücüğü yüzüne yerleşmişti. O bunun farkında değildi ne yazık ki. İkisiyle de el sıkıştılar, Neoma'yı Graham ve diğer kadına tanıştırdı. Şaşırmamıştı çünkü Graham pezevengi yine saçma sapan sözlerle ortamın içine etmişti. Ona öldürücü bir bakış attı, küçüklüklerinden beri Graham'ın s*çtığı ne bok varsa hepsini Gabriel toplar, temizlerdi. Graham sarhoş olduğunda onu eve götürür, yatırır, üstünü örterdi. Kendisine kız ayarlamaya çalıştığında ve Gabe reddettiğinde - ki bu zamana kadar her hafta tekrarlanan bir faaliyetti bu - Graham'in yatıp aramadığı kızları bile, eğer kadın bir şekilde ona ulaşabilmişse, Gabe teselli ederdi.
Masaya geçtiler sonra. Menüler önlerine konuldu, pahalı yiyeceklerin adları dizili olan kartonu incelerken Graham salağının sözünü duydu ve ciddiyetle kafasını kaldırıp ona baktı. Herkesin bakışları Graham'a dönmüştü, o ise gerzek gerzek gülüyordu. Sibyl olarak tanıttığı kadının yanında böyle sözler söylemesine ister istemez gerektiğinden aşırı tepki verecekti Gabe. "GRAHAM!" diye bağırdı masada. Herkes biraz da olsa geriye doğru çekildi. Sibyl ise gülmemek için kendini zor tutuyormuş gibi bakıyordu masadakilere. Bir anda bacağında bir acı hissetti, ¨AH!¨ Sibyl'e baktı, o ise yanakları kıpkırmızı olmuş bir halde Gabe'le göz teması kurmaktan kaçınırcasına Graham'in olduğu tarafa bakıyor ve özürler sıralıyordu. Neoma ise tüm bu olanlara karşı sakin bir tebessüm yaymıştı yüzüne. ¨Tamam, rol yapmayı bırakalım. İş konuşulamayacak vaziyette olduğumuzun her biriniz farkındasınız. Şimdi mesleki kimliklerinizi bir kenara bırakın ve normal halimizle şurada dört arkadaş gibi konuşalım tamam mı? Otel işini boşverin, planları, evrakları. Sadece rahat rahat bir akşam yemeği geçirmek istiyorum, tanrı aşkına. Özellikle sanaydı bu Graham.¨ Graham teslim olmuşçasına ellerini havaya kaldırdı. Çok mu sinirli çıkmıştı sesi bilmiyordu. Ancak sonrasında Graham'ın senden mi korkmalıyım tadındaki rahatlatıcı kahkahası ve kabullendiğini gösteren kafa sallayışı ortamı yumuşatmaya, zaten gülmemek için kendini zor tutan masadaki diğer üç şahısın gülmelerini sağlamaya yetmişti. En sonunda dört yetişkin son derece kaliteli, lüks bir restorandaki şık bir masada oturmuş kahkahalarla gülüyorlardı. Ortam biraz da olsun sakinleştiğinde hiç şaşırmyacaksınız ki Graham lafa atıldı. ¨Tamam, normal davranıyorum.¨ Tekrar güldü. Gözlerimi tedbirli bir şekilde üzerine dikmiştim. ¨Az önceki hayvanlığım için - öyle bakma Gabe! - özür dilerim Naomi.¨ İsmini dalga geçer gibi söylemişti. ¨Neoma.¨ Graham'in bu tavrından hoşnut bir şekilde gülümseyerek düzeltmişti adını Neoma. ¨Hı evet. Sahi sizinkiler adın koyulurken kahvaltıda mıymış? O ne öyle?¨ Gabriel'ın beklediği olmuştu, Graham çenesini kapalı tutabilse ne işler başarabilirdi oysa ki. ¨Graham, lütfen, çeneni, kapa.¨ Kelimeleri bastırarak ve kesik kesik söylemişti, belki etkisi artar diye. ¨Ne!? Normalde annesinin ağzında ne vardı diyeceğimi biliyorsun hiç öyle bakma, şu an halkını selamlayan bir kral kadar kibarım.¨ Neoma kendini tutamayıp bu sefer bariz bir şekilde güldü. Sibyl ise sessizliğini bozdu. ¨Ya evet, tabii. Kapa çeneni de yemeğini seç artık.¨ Gabe'in bakışları ilk saniyeden kadına dönmüştü. Otoriter tavrı çok hoşuna gitmişti, kapa çeneni dese bile üzerinden akan asalete engel olamaz haldeydi. Farkında olmadan yine gülümsemeye başlamıştı Gabe. İlk defa Graham'ın yanındaki bir kadından tiksinmediğini hissediyordu. Aksine, iyi bile anlaşabileceği bir kadındı karşısındaki. ¨Sen buna yemek mi diyorsun? Kıçımızı koyduğumuz yerden geniş alana çük- pardon ceviz kadar yemek koyup sosla Picasso'yu anma günü düzenlemişler.¨ Graham'in sözlerine bu kez tüm masa gülmüştü, Neoma'nın bakışlarını fark etti Gabe. Graham'dan hoşlanmış gibiydi, ki onun gibi bir kadın nasıl Graham gibi bir heriften hoşlanabilirdi ki diye düşünmeden edemedi. Graham'den kim hoşlanırdı ki gerçekten? ¨Tamam hadi artık kalkamayız, söyleyelim bir şeyler, sonra gidip KFC'de devam ederiz çok istiyorsan Graham.¨ Arkadaşına bakarak güldü, Graham'ın ise bu fikir gayet hoşuna gitmişe benziyordu.
Menüsüne dönmeden önce Sibyl'e baktı tekrar, bu sefer gözleri buluştu. Ona her baktığında istemsizce gülümsemek geliyordu içinden. Sanki bu kadın kendisinin dişi haliydi, Graham'ı idare edebilen, ama Graham'a rağmen kişiliğini koruyabilmiş biriydi. Gülümsedi yine, içten ve sıcak bir şekilde. Umarım beni sapık sanmaz diye düşündü sonra. Öyle ya sürekli sırıtan bir adam gibi görünüp yanlış izlenimler yaratmak istemiyordu. ¨Buranın ravioli'si çok lezzetli oluyor.¨ Sözlerini ona yönlendirmişti, sonra boğuk ve yoğun çıkan ses tonunun farkına varıp boğazını temizledi, ardından tüm masaya söylemiş havası yaratmak için Graham'la Neoma'ya da baktı. Madem bu gece konuşmayacaklardı bu yemek bittiğinde ise karşısındaki bayanın adından fazlasını öğrenmiş olmak istiyordu. En azından masadan hiçbir şey elde etmemektense anlaşabileceği birini kazanmış olarak kalkardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
selam kızlar!
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» -buraya cicili bir ilk selam sözü gelecek-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . w e s t m i n s t e r :: Regent Street :: Yauatcha Restaurant-
Buraya geçin: