London Never Sleeps
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
Hoş geldin .
Londra senin için Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri uyumuyor.
Perş. Ocak 01, 1970 tarihinden beri buralarda takılmadın.

Aramıza son katılan https://lnsrplay.yetkin-forum.com/u398, Londra'ya hoş geldin!
Sitemiz bir rol oyunu sitesi olduğundan lütfen bu amaçla, Ad Soyad şeklinde kaydolun.
Rol oyununa başlamadan önce Başlangıç Rehberi'ni mutlaka okuyun.
London Never Sleeps toplu konuşma: Chatbox.
Rol oyunu puanlaması için: Tık.

 

 'İlginç bir başlık ismi'

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Gisela Müller
London Central IV. Sınıf
London Central IV. Sınıf
Gisela Müller


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimeÇarş. Şub. 01, 2012 12:17 pm


    'Benimle gelmen gerektiğini düşünmüyorum, Caitlyn.' diyerek iç çektim. Tutucu ailemin güvenilir bir ferdiydi Caitlyn. Pek yakın olmasa da kan bağı vardı işte aramızda. Onu pek de sevdiğim söylenemezdi, ne zaman başıma bir iş açacağım düşünülse günlerce nöbet tutardı dibimde. Güvensizlik dışında hiçbir duygusu olmayan sevgili ailemin işiydi bu. Okul gezilerinde, arkadaşlar arasındaki partilerde, kısacası eğlenceye dair bir gram bir şey varsa orada bitiyordu Caitlyn. O akşam tek istediğim biraz uzaklaşmaktı evden. Yaşıtlarımızın takıldığı bir barda olacaktık arkadaşlarla. Şu durumda Caitlyn fazla gereksizdi, gerçekten. Durmuş, bir de benim kıyafet dolabımı karıştırıyordu. Benim arkadaşlarımın olduğu yere benden çok daha fazla özenli şekilde gidiyordu. Bugün her zamankinden farklı davranıyordu. Nedenini bilmiyordum ama vardı işte bir şeyler. Yayık yayık gülümsemeler, gereksiz kahkahalar...

    Gerçekten özensiz giyinmiştim, dolabıma elimi attığımda gri bol ve ince bir bluz çıkmıştı, altına da beyaz, kot ve oldukça kısa bir etek giymiştim. Makyaj yapma ihtiyacı duymamıştım, kendimi ilk kez bu kadar özensiz ve isteksiz hissediyordum. Güzel bir parfüm seçip üzerime sıktıktan sonra artık sonunda evden çıkabilmiştim. Çıkarken babamın bakışlarını farketmiştim elbette, baştan aşağı süzmüştü beni, o kadar korkuyordu ki benim için. Bu kadarı gerçekten gereksizdi, onu alttan alıyordum. Güzel bir tebessüm takınarak çıkmıştım evden. Hava iyice kararmıştı, biraz gecikmiş olabilirdik. Barın olduğu sokakta yürürken, Caitlyn bir anda çekiştirdi beni. 'N'oluyor?' diye bağırdım istemsiz bir şekilde. Evet, o tam bir ahmaktı. Bana sahip çıkmak için gelmişti fakat şimdi ilerideki striptiz barına girmek için yalvarıyordu. Evet, evdeki halinden anlamalıydım. Caitlyn zil zurna sarhoştu, en azından beni oraya götürmek isteyecek kadar. Eğer aptal olsaydım, bu teklifi reddedebilir hatta onu şikayet edebilirdim aileme. Fakat onun ısrarlarına dayanamayıp (!) oraya gitmeyi kabullenmiştim. Yüzündeki aptal gülümsemeler iyice yayılmıştı. İçeri girmiştik, harika ışıklandırma gözümü alıyordu. İçeride bir sürü striptiz direği ve anlamsızca hareketler yapan süper seksi kızlar vardı. Benim ilgimi çekense kulübün en sonunda gözüken erkek striptizciydi. Şaka gibiydi, inanılmazdı hatta. Caitlyn etrafta dolaşmaya başlamıştı bile. Evet, bu benim hayatımın en özgür gecesi olacaktı. Erkek striptizcinin olduğu masaya gittim ve ağzı açık bakınan kadınların arasında yerimi edindim. Hayretle izliyordum ben de, yanımdakiler gibi.


En son Gisela Müller tarafından C.tesi Şub. 04, 2012 5:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christian Walsh
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Christian Walsh


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimeÇarş. Şub. 01, 2012 12:56 pm

Karanlık ve hemen ardındaki loş kırmızı ışıklar. Söylenen hafif ve kalitesiz şarkıların ardında dans eden ucuz bedenler. Bu çarkın dişlisi olmak kaderi miydi? Yoksa iğne ve ipliklerle sahibinin dediğini yapmaya zorlanan bir kukla mı? Okuduğu bölümün felsefe olması ve mesleğinin pek iş gücü gerektirmemesiyle birlikte bol bol staj yapmaya vakti oluyordu. Kulübün içerisi tıklım tıklım doluydu. Gençliğine doyamayan para babası yaşlılar ve henüz ilk deneyimine erişememiş yeni yetmeler ön sıraları dolduruyordu. Gözüne ilişen kadın sayısı da fazlaydı. Ancak kadınlar buraya beyhude gelmezlerdi. Onlar insanların beyin yerinde cinsel kimlik değil de daha çok duygu taşıyan cinsindendi. En azından çoğu. Ancak Christian azınlığını bulmak zorundaydı veya beden dışında verebileceği şeyler de bulunmalıydı. Gerçi bu işin yürüme şeklini az çok biliyordu. Sevgi sözcükleri, ucuz içkiler ve seks. Geceleri Matt, gündüzleri Christian isimli bir insan oluyor, her seferinde de kişiliğini yerine oturtmak için epey çapa sarfediyordu. Bedeni çok şey kaybetmemişti ama artık ruh yerine sadece hava taşıdığını düşünmeye başlamıştı. Nasıl? Nasıl olur da para gözünü bu kadar kör edebilirdi? Bar köşelerinde geceleyip, sabah hiç tanımadığı başka bir kadının yatağında uyanmaktan sıkılmaya başladığını hissetti. Ancak bu işi bırakmasının imkanı yoktu. Fazla ve kolay paranın tadını almıştı bir kere. Bir nevi kod adıyla daldığı düşüncelerden uzaklaşmayı başarabildi. Sahne sırası gelmişti. Yarı çıplak ve üzerindeki var olan kıyafetlerin de erkekler tarafından parçalanmış olan sarışın kadın dolgun, fazlasıyla açık pembe dudaklarının arasından sesleniyordu. ' Sırada, çoğu kadının kalplerini titretecek aşk avcısı Matt! ' Tüm ışıklar birden kapanmış, kırmızı spotlar sahnenin hemen arkasındaki Matt'i işaret etmeye başlamıştı. Christian'ın ilk sahne deneyimi değildi. Yine de kendini kasıyor, zorlandığını fazlasıyla hissediyordu. Çaldığı ıslıkla birlikte soft bir şarkı çalmaya başladı.

Küçük adımlarla dans çubuğuna ya da daha bilindik adıyla striptiz çubuğuna ilerliyordu. Etrafındaki insanlaraysa göz atıyor, dokunmaya çalışanlardan uzaklaşıyordu. Üzerinde belden oturtmalı beyaz bir gömlek, dar paça gri kot pantolon onun altında da spor ayakkabı vardı. Kravatının üzerinde London Centrial Lisesi arması vardı. Bu kıyafetlerle tam bir liseli genç gibi gözüküyordu. Gerçi lise çağlarını çokta gerilememişti. Çubuğa gelmeden hemen önce gömleğinin iliklerini yavaş yavaş açarak seyircilere fırlattı. Kravatı çıplak bedenini dokunuyordu. Pantolonu o kadar çok aşağı inmişti ki siyah boxerının üzerine kırmızıyla işlenmiş ' Calvin Klein ' yazısı rahatlıkla okunuyordu. Dans çubuğuna sonunda ulaşabilmişti. Parmakları ve kollarıyla çubuğu kavramış, ince bel hareketleriyle seyircilerin coşmasını sağlamıştı. Gözlerinin gözükmesini engelleyen lacivert maskeyi sıkı sıkı tutuyor, bir yandan da bu ışıkta düşse bile kimsenin farkedecek kadar ayık olduğuna inanmıyordu ya da daha çok güvendiği loş ışıklar onu bu sır ile gizli tutacağından emindi. Yine de tedbiri elden bırakmamanın sağlıklı olacağını düşünüyordu. İki elleriyle pantolonunu britlerinden kavradı ve yavaşça aşağıya süzülmesini izledi. Diğer bacağıyla da onu çıkarmayı başarabilecek kadar yetenekliydi. Etrafında oluşan uğultuyla daha da dans etmek istiyordu. çevresini ağzı bir karış açık kalmış kadınlar izliyordu yahut kızlar. Tam karşısında elinde dolarlarla işaret eden kürk mantolu kadına yöneldi. Kravatını ona uzattı ve tutmasını sağladı. Kadın kendisine çekerken aralarındaki mesafe sadece bir dudak payı kadardı. Tam dudakları birbirlerine kavuşacakken Christian kravatını çıkardı ve dolarları boxerına iliştirerek dansa devam etmeye başladı. Vücudu çikolata kokuyordu ve hiç bir karşı cins buna hayır diyemezdi. Seyircilere daha da yakınlaştı ve müziğin ritminde kendisini kaybetti. Boxerını aşağıya çekmesi için teklifler alıyordu ancak bunu yapmayacaktı. Sadece onu biraz daha aşağı çekmekle yetindi.

Tek çıplak olan kendi bedeni değil, kendisine bakan insanların ayrıca gözleriydi. Kadınlar acizliklerini ortaya sermiş, bakışlarında şehvet, para, tutku gibi duygular görmeye başlamıştı. Bu da işinde başarılı olduğu anlamına geliyordu. Yeni avını aralarında ararken ufkunun zincirlerle prangalandığını hatırladı. Avcı olan kendisi değildi, çünkü o aslana yem olmaya boyun eğmiş bir geyikti. En azından burada olduğu sürece kendini sadece bir geyikten ötede hissetmemeliydi. Alkışlarla birlikte gözlerinin önüne düşmüş saçlarını geriye attı. Göğüs kaslarının üzerinde parmaklarını gezdirirken etrafa göz kırpıyor, bayan striptizcilerden daha çok müşteri topladığı için kibirlenmeye başlıyordu. Diğer yandan bu akşam ki mutlu edeceği kadının kim olduğunu merak ediyordu. ' Şu kızıl saçlı mı? Yoksa şu iri kürk mantolu kadın mı? Hiç sanmıyorum. Fazla şişman. Peki şu ... ' Derken gözleri oldukça özensiz dışarıya çıkmış gri bluzlu kıza ilişti. Göz çukurları adeta yaşadıklarının etkisinden aşınmış, masumluğu onu buraya düşüren bir tuzak olmuş gibiydi. Ancak bu imkansız. Masum değildi çünkü diğerlerinden daha farklı bakmıyor, veya daha farklı duygular hissetmiyordu. Christian bundan emin olabiliyordu. Ona doğru eğildi ve kurumuş dudaklarından süzülen kelime kendisini tamamlayamamıştı. ' Sen ... ' şarkının bitmesiyle arkadaki striptizcinin konuşmaya başlaması isabet etmişti. ' Matt için büyük bir alkış! Çoğu insanın yüreklerini titretmekten çok daha fazlasını yaptığına eminim. Cüzdanlarınızı aralayın millet. ' Christian sahneden kulise doğru manken edasıyla yürüdü. Oysa ki yaptıkları bir marifet sayılmazdı. Arkasından toplanan dolarların sadece bir kısmı kendisinin olacaktı. Yoksa bu dolarlarla kendisine başka bir kulüp dahi açabilirdi. Striptiz kulübünden gelen sözleşmeyi ve teklifleri reddederken bir yandan da giyiniyordu. Siyah, vücuda yapışan cinsten bir body tarzı t-shirtü üstüne geçirdi. Altına siyah dar paça kot, ve aynı spor ayakkabıları. Parasını da alıp gitmeye hazırdı ancak dans ederken gördüğü o yüzü unutamıyordu. Yine de kendisi bir jigoloydu ve bu kimlikle tanıştığı sürece yakasından düşmeyecek, aşık olamayacaktı. Çünkü aşk onun için tenler arasında hapsedilmişti. En azından anahtarı derinliklerden çıkarıp, onu kurtarana dek esir olmaktan farklı değildi. Yine de masumca bir merhabanın kimseye zarar vermeyeceğinden destek alarak içeriye yöneldi. Çevresine çeper misali yığılan kadınlardan sıyrılıp onu bulmak epeyce zordu. Yanına ulaştığında önce sessizce yüzüne baktı. Söze başlamaya cesaret edemiyordu. Terslenmekten belki de farklı bir teklif almaktan korkuyordu. Yine de kasılarak merhaba diyebilmişti. ' Merhaba. Bar bölümüne gidip biraz içmeye ne dersin? ' Bir anlık tepki alamayınca gülümseyerek tekrar konuşmaya başladı. ' Yaşın küçük gibi. Buraya birisiyle mi geldin? Ayrıca içmek derken yanlış anlama, portakal suyu dahi olabilir. ' Gülümsemesi daha da artmıştı. Belki de kendisinden etkilenmediyse de bu şekilde cezbedebilirdi. Gülümserken çok çekici oluyor, tüm benliğini ortaya koyabiliyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gisela Müller
London Central IV. Sınıf
London Central IV. Sınıf
Gisela Müller


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimeÇarş. Şub. 01, 2012 3:32 pm

    Daha önce böylesine farklı bir yerde bulunmamıştım. Ailemin benim için endişe duyduğu o aptal öğrenci barlarının bunun yanında ne kadar hafif kaldığını düşünüyordum. Gerçekten hafifti, en azından böylesine azmış onlarca kadın olmuyordu hiçbir yerde. En fazla sabah saatlerine karşı etrafa küfürler yağdıran üst sınıflardan erkekler oluyordu, ki bu hiçbir şeydi. Almanya'da o bile yoktu, zaten herkes işinde gücündeydi. Cumartesi günleri herkes kendi evinin bahçesinde barbekü yapar, yüksek ses müzikle birkaç arkadaşıyla eğlenirdi. Ben de ilk cinsel deneyimimi o basit partilerden birinde yaşamıştım. Bilinçsiz birliktelik sonucu hamile kalmıştım, çok geç kalmadan aldırmıştım ama bunun faturası çok ağırdı. Ne kadar bu yükten kurtulmuş olsam da artık orada yaşayamayacak olduğum gerçeği vardı. Tüm kurulu düzenimi, arkadaşlıklarımi, sevgilimi arkada bırakıp farklı bir ülkeye yerleşmiştik. İngiltere güzeldi, en azından ciddiyetlerinden bunaldığım Alman insanların arasından çıkmıştım. Babam, dedemden kalan şirketin başına geçmişti. Maddi açıdan çok rahattık, tek sorunum şu güvensizlik meselesiydi. Fakat bunları düşünmenin de vakti değildi, etrafta Caitlyn'i gözetledim. Onun hiçbir şey umrunda değildi, bir jigoloyla kulübün kapı tarafında oturuyorlardı. Göz ucuyla ona bakıyordum, her an kendine gelmesi gibi bir korkum vardı. O sırada tüm ışıklar söndü ve kıpkırmızı bir ışığın gösterdiği, sahneye gelen diğer bir erkek striptizciye yöneldi bakışlar. Hemen önümdeki direğe yaklaştıkça vücudu ve kusursuz yüzü gittikçe netleşiyordu. Gelene kadar üzerindeki gömleği çıkarmıştı. Bakışlarım istemsiz bir şekilde şaşkındı, fazlasıyla. Dikkatimi çeken ise çıkardığı kıyafetlerinin ardındaki vücudu değil, yüzüydü, samimi gülümsemesiydi. Bakışlarını yakalamak için uğraşıyordum fakat o, yanımdaki azmış kadınla bitişik bir biçimde duruyordu. Evet, birazdan kalkacaktım, daha fazla durmanın bir manası yoktu. En iyisi Caitlyn'in fotoğrafını çekmek ve eve gidince babama göstermekti. Evet, bu kötülüğü ona hemen yapmak istiyordum. Bu sırada striptizci, işini bitirmiş ve kulise doğru gidiyordu geri. Ben ise Caitlyn'i izleyip içimden kahkahalar atıyordum. Bir adam yanıma gelmişti, siyah, dar bir t-shirt vardı üzerinde ve kot pantalonu. Onun daha demin sahnede olan striptizci olduğunu anlamam uzun sürmemişti. ' Merhaba. Bar bölümüne gidip biraz içmeye ne dersin? ' dedi tereddüt dolu bir ses tonuyla. Bir anda afallamıştım, bunu beklemiyordum. Tam gitme kararı almışken bunu yapmalı mıyım, bilmiyordum. Ben bunu düşünürken ' Yaşın küçük gibi. Buraya birisiyle mi geldin? Ayrıca içmek derken yanlış anlama, portakal suyu dahi olabilir ' dedi gülümsemesini tüm yüzüne yayarak. Bu kadar yakınımdayken sağlıklı karar veremiyordum. Ve bir de muhteşem çikolata kokusu beni gerçekten etkilemişti. Samimi bir tavır takınarak Caitlyn'i işaret ettim. Bakışlarını o yöne çevirdiğinde yüzünün tüm ayrıntılarını incelemem için bana zaman tanımıştı sanki. Kusursuzdu, fazlasıyla yakışıklı ve bir o kadar çekiciydi. Yavaşça ayağa kalkmıştım, göz ucuyla Caitlyn'e baktım. Onun beni fark etmesi saatler sürebilirdi, keyfime bakacaktım. ' Elbette fakat portakal suyu içmeyeceğime emin olabilirsin. ' dedim gülümseyerek. Ona nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum, bu hergün yaşadığım bir şey değildi sonuçta. Eğer o bir jigoloysa, ona yetirecek kadar param da yoktu. Bunları düşünmeden edemiyordum ki, bar kısmına gelmiştik zaten. Oradaki bir sandalyeye oturdum ve benim için bir şeyler söylemesini bekledim. Yaşım küçük olmasına rağmen çekiciliğimi, kadınlığımı nasıl kullanacağımı bilmiyor değildim. Bacak bacak üstüne atmış, bakışlarımı ondan hiç mi hiç ayırmıyordum. Saçlarım iyice dağılmıştı, omuzlarımın üzerinde. Onun bakışlarının başka tarafta olduğunu fark ettiğim anda bluzumun sağ omzunu biraz daha aşağı indirdim. O kadar çekiciydi ki, sanki etraftaki tüm kadınlar onu gözetliyor gibi bir rahatsızlık içindeydim. Bakışlarını yakaladığım anda, ' Ne içeceğiz? ' dedim. İçkiler konusunda pek bir bilgim yoktu, ne içileceğine karar verecek olan kişi ben olmamalıydım o an.

Spoiler:


En son Gisela Müller tarafından C.tesi Şub. 04, 2012 5:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christian Walsh
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Christian Walsh


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimeÇarş. Şub. 01, 2012 5:48 pm

Beklerken zaman sanki gereğinden fazla hızlı akıyor gibiydi. Etraftaki her şey değişim sürecinin dişlisi olmuşken kendileri hala bekliyorlardı sanki. Derken karşısındaki kız yavaşça ayağa kalktı. Doğaldı ve bu Christian'ı etkiliyordu. Alkol almadığı belliydi. Kendisini bir tane de olsa ayyaş olarak izlemeyen birisini görmek mutlu etmişti. Garip hissediyordu, ancak onu müşteri olarak görmüyordu. Belki biraz eğlenmeli, daha sonra gecenin asıl kârını elde edebileceği birini aramaya başlamalıydı. Üzerindeki bakışlar kendisini bile rahatsız eder olmuştu. Kimisinden notlar alıyor, kimisinden ise iltifatlar. Aslında bu güzel bir şeydi. Çünkü çocukluğundan beri ilgi görmemiş, hep köşede bir yerde duran, oynayan hatta belki zırvalayan Christian'dı. İlgiye olan açlığı ile paraya olan düşkünlüğü yüzünden bu yola başvurmamış mıydı zaten? Ne kadar görürse görsün doymak bilmediği ilgiyi gördüğü an o tarafa yöneliyordu. Bu günlük ilgi toplayan radarlarını bir süreliğine de olsa kapatması yararına olacaktı. Kız hala cevap vermemişti. Etrafı kolaçan ediyor gibi bir görüntü verip, Christian'ı memnun edecek bir cevap verdi. Demek ki portakal suyu kesmiyordu. Ona ne içireceğini çok iyi biliyordu. Öyle ki içtikten sonra bugünü tümüyle unutacaktı. Cevaba karşılık sırıtmakla kaldı. Bara yöneldiler. Bar rengarenk spot ışıklarla bezenmişti. Siyah granitin üzerindeki kadehler ışıkları müşterilere yansıtıyor, adeta ışığa gelen kelebekler gibi onları çekiyordu. Oturduğu iskemle siyah, deri yastığa sahipti. Ayrıca aşağıya baktığında kendinin yansımasını görebiliyordu. Kulübün en renkli ve yüz yüzü görebileceği mekânı bu bar olmalıydı.

Oturur oturmaz ne içeceklerini soran kızın adını bile bilmiyordu ve bu kendisini rahatsız hissetmesine neden oluyordu. ' Umarım alkolü seviyorsundur. ' oldukça havalı bir bakışın ardından barmene seslenip, içkileri getirmesini istedi. ' Hey, bize bir şişe absinthe. Ekstra şeker istiyoruz. ' Daha sonra kıza döndü ve onu izlemeye başladı. İşte yeteneğini sergileme vaktiydi. Derin derin onu izliyor, fark edildiğindeyse gülümsüyordu. Christian'a tanıdık birisini hatırlatıyordu. Çok tanıdık ve çok yakın ancak kimdi bu? Üniversitede gördüklerinden birisi olamazdı. Akraba dese; hiç birisiyle konuşmazken aklına getirmek istemiyordu. Düşüncelerle birlikte bakışlarına dalmışken içkinin tezgaha konduğunu hissetti. Daha doğrusu şişenin tezgaha konulduğundaki tıkırtıyı işip, döndü. Buz tutmuş şişenin etrafından damlacıklar süzülüyordu. Yemyeşil içkinin üzerindeki büyük bandrol ve Absinthe yazısı, hemen altında ise Verdoyante etiketi. Kızın yabancı baktığını gördü. Çekiniyor gibiydi, sanırım bu kendisinin jigolo olduğunu bildiği ve hesabı kendinin ödeyeceğini düşündüğü içindi. Christian onun içini rahatlatacak cümleyi söyleyecekti. Bu genelde yaptığı bir şey değildi. ' Bak, bu şişe insanlığın dostu. Yeşil peri. Muhakkak tanışmışsındır. Bu arada bu seferlik benden. Pek sık yaptığım bir şey değildir. ' Özel kadehleri önlerine çekti ve üzerine gümüş kaşıkları yerleştirdi. ' Eminim nasıl içileceğini biliyorsundur, ancak kahdeleri benim doldurmam daha etik değil mi? ' o içler ısıtacak gülüşünü tekrarladı. Kadehlere gümüş, süzgeci andıran kaşıkları yerleştirdi. Üzerlerine duble küp şekerleri yerleştirdi ve absinthe ile birazcık ıslattı. Kaşığı kaldırarak absinthe'ı kadehlere doldurdu ve kaşıkları tekrar üzerlerine kapattı. En eğlenceli kısmına gelmişlerdi. Cebinden gümüş, küçücük bir çakmak çıkardı ve şekerlerin alev almasını sağladı. Böylece içki daha da sertleşmiş olacaktı. Şekerlerin erimelerini beklerlerken konuşmanın süreyi kısaltacağına inanıyordu. ' Bu dünyanın en sert içkisidir. Dikkatli içmek gerekir. Ee anlat bakalım, neden buradasın? Senin hikâyen nedir? ' Cevabı beklerken bir yandan telefonuna gelen mesajları kontrol ediyor, diğer yandan sigara paketini eliyle yokluyordu. Önce kıza ikram etti fakat kullanacak gibi görünmüyordu, daha sonra tezgahın üzerine bıraktı. ' Bu arada az daha unutuyordum, adın ne senin? ' etkileyici görünmek için her şeyi yapıyordu. Ancak kız da buna karşılık veriyor gibiydi. Bacak bacak üstüne atmış, bacaklarının süzülmesine kısmen müsade ediyordu. Şekerin eridiğini gördüğünde kaşığıyla iyice çözünmesini sağladı ve bir yudum aldı. İlk yudumda her ne kadar aşina olduğu tat olsa da başını sağa sola salladı. Biraz acıydı ve hemen etkilemeye başlıyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gisela Müller
London Central IV. Sınıf
London Central IV. Sınıf
Gisela Müller


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimeCuma Şub. 03, 2012 8:38 pm

    Bar kısmı oldukça canlıydı, ışıklandırması en iyi olan yer burasıydı. En azından yanıp sönen ve bir süre sonra gözleri rahatsız eden bir durum söz konusu değildi. Duvarlar ve tabanlar camlarla döşeliydi ve bu bara ayrı bir renk katıyordu. Barın etrafında dizilmiş sandalyelerde yer yer striptizci kadınları saatler sonra kendine ayarlayabilmiş adamlar, onlara yaranabilmek için önlerini içkiyle doldurmuşlardı. Bu azgın, yaşlı erkeklerin hiçbirinin mafya babası tiplemesinden bir farkı yoktu. Kızların güzelliği karşısında benim bile ağzım açık kalıyordu fakat adamların tam anlamıyla ahı gitmiş, vahı kalmıştı. Ben de onlardan biri miydim o an, bilmiyordum. Tek istediğim o geceyi sorunsuz bir biçimde atlatıp eve gidince de Caitlyn'i şikayet etmekti. Yaptığım doğru değildi, çünkü bir nevi sarhoş halinden yararlanmış, kullanıyordum onu. Yine de bunu hakediyordu, bir hatam yüzünden yıllardır esir hayatı yaşamak tak etmişti canıma. Yeni bir bakıcım olana kadar rahat edecektim en azından. Sessizliği bozan Matt olmuştu. ' Umarım alkolü seviyorsundur. ' dedi havalı bakışını benden bir saniye olsun esirgemeyerek. Ben de ayıramıyordum ondan gözlerimi. Tabii bir durumdu bu, o bir jigoloydu. Çekici olduğu için jigoloydu, bu bir kuraldır değil mi? ' Hey, bize bir şişe absinthe. Ekstra şeker istiyoruz. ' Absinthe'nin hafif bir içki olmadığına adım gibi emindim. Denemiş miydim, hayır. Ailem benim yanımda bunları içerken, Matt'in de dediği gibi portakal suyuyla meşgul olurdum genelde. O an fikrimi değiştirip portakal suyu istemeyi bile geçirmiştim aklımdan, aptallık. Ama önlemimi almam gerekiyordu, tekrar aynı hataya düşmem olurdu asıl aptallık. İçkiler gelince kendi elleriyle bir şeyler yapmıştı, kabul ediyorum anlamamıştım. Fakat anlamaya çalışmıyordum bile, yüzünden eksilmeyen gülümsemesini incelemekle meşguldum daha çok. ' Bak, bu şişe insanlığın dostu. Yeşil peri. Muhakkak tanışmışsındır. Bu arada bu seferlik benden. Pek sık yaptığım bir şey değildir. ' dedi henüz ben sessizliğimi bozmadan. Ne demek istediğini tam olarak anladığım söylenemezdi, bahsettiği 'bu seferlik benden' içkiler için miydi, yoksa diğer ihtimali mi geçiriyordu aklından? Ben de düşünmemiş değildim, eğer onunla olacağım konusundaysa 'bu seferlik benden' olayı beni epey bir rahatlatmıştı. Ne cimriyim.

    'Nasıl içileceğini bilmiyorum, desem yeridir.' dedim savunmasız, küçük bir kız gibi. Tekrardan şişeyle ve şekerlerle bir şeyler yapıyordu. Cebinden çıkardığı çakmağı şekerlere tuttu ve şekerler alev aldı. Bunu neden yaptığı hakkında en ufak bir fikrim olmasını isterdim elbette. ' Bu dünyanın en sert içkisidir. Dikkatli içmek gerekir. Ee anlat bakalım, neden buradasın? Senin hikâyen nedir? ' En sert içki mi? Bunu yapmak istediğimden emin değildim. Sanki tüm planlarım alt üst olmuştu, hayır, tekrardan bilincimi kaybetmek istemiyordum. Biraz uzaklaşmıştım farkettirmemeye çalışarak ondan. 'Bir hikayem yok, arkadaşlarımla olacaktım fakat o beni buraya getirdi.' diyerek tekrardan Caitlyn'e işaret ettim. Caitlyn, o an bir adamın kucağındaydı. İnanılmaz, değil mi? Ah, bu arada sonunda adımı sormayı hatırlamıştı. Pek umrunda olmaması beni şaşırtmamıştı fakat bir nezaket kuralıydı bu. 'Gisela.' dedim, ellerim tedirgin bir biçimde dizlerimin üzerinde duruyordu. Bu halimden bir şeyler çakmaması için içimden yalvarıyordum. Matt kaşığıyla bir yudum almıştı kendi içkisinden. Bense istemiyordum, denemeyecektim. En azından ilk sert içki deneyimim böyle bir ortamda olmamalıydı. 'Ben bunu yapmak istemiyorum, üzgünüm.' dedim ve telaşlı ses tonumu saklamaya çalışarak ayağa kalktım hızla; 'Sanırım, gitmeliyim.' bakışlarındaki samimiyet eksilmiyordu. Bense yaptığım hiçbir şeyden emin olamıyordum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christian Walsh
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Christian Walsh


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimeC.tesi Şub. 04, 2012 8:31 pm

Fazlasıyla kasılmıştı. Kuzey yarım kürede bulunduklarından dolayı yazları da o kadar iç ısıtıyormuş gibi gözükmüyordu. Yeşil, kafa bulandırıcı saf maddeden bir yudum daha aldı. Her yudumda mutluluğa daha da yaklaşıyordu. İnsanlarda bulamadığı mutluluğu kadehlerde aramak doğru muydu? Yahut onu şuana kadar denediği herhangi bir tende de bulamamıştı. Ruhlara karşı soğuduğunu hissediyordu. O kadar çok soğumuştu ki, her konuşmaya başladığında yavaş yavaş kendi ruhunu da tüketiyor, alevlere terk ettiğini düşünüyordu. Acı çeken beden olmaktan çıkmış, paçavraya dönüşmüş bir ruhu bulunuyordu. Sahi ruh neydi? Saydam olsaydı yattığında gövdesinden aşağıya düşmez miydi? Ağırlığı da yoktu. Christian onun kalbine zincirlendiğini düşünürken, düşüncelerini birden aşka yöneltti. Peki aşk neydi? Zincirlerinden kurtulmasını sağlayan, anahtar taşıyan bir ruh mu yoksa altındaki odunların tutuşmasını sağlayan kullanılmış kibrit çöpü mü? Felsefe okumanın avantajlarından biri de sürekli, konuşurken dahi düşünmekti. Aslında bu dezavantaj da olabilirdi, nitekim karşısındaki kişiyi çoğu zaman algılayamayacak kadar düşüncelerinin arasında dolanıyordu. Beyniyle olan sohbetini bölüp, gözlerini kıza çevirdi. İçkiye oldukça yabancı bakıyordu. İçmek istemeyeceği, şuan ki hal, tavır ve tedirginliğinden gayette belliydi. Pembe ışıkların kulübe hakim olmasıyla Christian büyük dans çubuğuna baktı.

Tiffany sahneye yürüyordu. Platform topuklu siyah ayakkabıların üzerinde dizinden bir buçuk karış yukarıdaki mini eteği, ve göğüslerinin üzerine bağlanmış beyaz boleroyu iyice süzdü. Bu kız gerçekten güzeldi, kulübün de en çok kazandıran elemanı olması, sokaklara çantasıyla çıkmasını engelliyordu. Yanında bir kız varken striptiz izlemek çok keyif verici olmadığından tekrar önüne döndü ve tezgahın üzerindeki bardağı kafasına dikti. İyice laçka olmuş damak tadıyla birlikte garsondan iki küp şeker daha rica etti. Bu sırada kız kendi sorusunu cevaplamamış, gözlerini kaçırmıştı. Nasıl içileceğini de bilmiyor gibiydi. Hikayesini anlatmasını isterken bir kıza işaret etti. Bir adamın kucağına oturmuş, hormonal dengesi tümüyle ters yüz olmuştu. Bu fazlasıyla belliydi ve bu kızı getiren kişinin o olması Christian'ı biraz şaşırtmıştı. Aslında komikti de, böyle düşündüğünden dolayı bıyık altından kıkırdadı. Sonuç olarak adının Gisela olduğunu öğrendi. ' Gisela. Hoş bir isim. Daha çok bir katoliği andırıyor. ' Kendisini umursamayan kız yapmak istemediği gibi şeyler zırvalarken Christian 2. içkiyi de yarılamış, duyuları kendisini yanıltır olmuştu. Gisela ayağa kalktığında bunu fark etti ve kendisi de aniden ayağa kalktı. Aniden ayağa kalkmasıyla birlikte yeşil perinin büyüleri devreye girmişti. Her yer birbirine girmiş, yerler daha baskın veya daha uzak gibi gözükmeye başlamıştı. Sağ elinin işaret parmağını havaya kaldırdıktan sonra sekerek Gisela'ya yöneldi. Omuzlarından kavradıktan sonra loş ışığın altında nefesini boynuna yöneltti. Soluk alış verişi kulüp müziği dışında sessizliği bozan yegane gürültüydü. Kafasını kaldırır kaldırmaz yönelttiği soru gelecekte pişman olmasını sağlayabilirdi. Çünkü o artık sarhoştu, yine de romantikliğini ve edebi konuşma sanatını harekete geçirmeyi unutmuyordu. ' Gisela. Dediğim gibi, katolik misin? Dudaklarımla günahtan arınmaya ne dersin? ' Aşağıya bakan gözlerini Gisela'nın gözlerine kenetledi. Kollarını omuzlarından beline doğru süzerken, kavuşmayı bekleyen sadece alkolün ıslattığı dudaklarıydı. Tek bir nefes kadar yakınlaşmışken Gisela'nın tepkisine göre hareket edemezdi. Beyni tamamen ele geçirilmiş gibiydi. Yaklaştı, ve dudaklarını dudaklarına temas ettirdi. Yumuşak, ve sıcak dudakların akıbetini Gisela belirleyecekti.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gisela Müller
London Central IV. Sınıf
London Central IV. Sınıf
Gisela Müller


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimeC.tesi Şub. 04, 2012 9:54 pm

    Kulüpteki etkileyici büyü sürüyordu, gösterisini tamamlayıp giden ve gidenin yerini hemen dolduran striptizciler içkinin etkisiyle karşısındaki kadını yiyip bitiren azgın yaşlılar... Karşımdaki de onlardan biriydi aslında. Yarım saatlik deneyimimi ele alırsak, oldukça seksi, bir o kadar kendinde olmayan ve bana sahip olmak isteyen bir adam vardı karşımda. Dürüst olmak gerekirse, o an sadece seksi olması ilgimi çekiyordu. Absinthe'den bir yudum dahi almamıştım ve o anda aklımın başımda olmasını da buna borçluydum. İkimizin de sarhoş olması iyi sonuçlar doğurmazdı, elbette. Matt, önündeki içkiyi yarılamıştı, o kadar hızlı içiyordu ki yavaş yavaş korku kaplamaya başlamıştı içimi. Hayır, işin kötü yanı onca azgın insanın arasından beni bu adamın elinden kurtaracak bir kişi bile çıkmazdı. Caitlyn? Ondan hala ümidi kesmemiş olmam aptallık değil de neydi? Arada bir ona bakıyordum, belki görür de ilgisini çekerdi bulunduğum berbat durumdan. Ayaklandığımı gördüğü anda sarhoş bedeni istemsiz bir şekilde direkt ayağa kalkmış ve bana engel olmaya çalışıyormuş gibiydi. Elleri omuzlarımdaydı, dudaklarımı hafifçe boyun hizama getirmiş ve sıcak nefesini hissettiriyordu bana. Evet, içim titremişti yada 'bir hoş olmuştum' mu demeliyim? Yüz ifadesi, vücudu ve hareketleri öylesine çekiciydi ki, bir gram alkol almamış olan beni, etkisiz hale getirmişti resmen. Bedenimi bir tek soluğuyla ele geçirmişti resmen, itiraz edemiyor, kalkıp gidemiyordum. ' Gisela. Dediğim gibi, katolik misin? Dudaklarımla günahtan arınmaya ne dersin? ' Aman Tanrım, bir insanın sesi nasıl bu kadar etkileyici olabilirdi? Gözlerini bir saniye bile ayırmıyordu benim gözlerimden. Sanki o delici bakışlarıyla farkettirmeden büyülüyordu beni, etkisi altına giriyordu zihnim. Kollarının omuzlarımdan yavaşça aşağı doğru indiğini hissediyordum, belimde bitmişti kollarının vücudumdaki sıcak yolculuğu. Bilinçli olduğunu sanmıyordum, bunu yapmadan önce de bardağındakini kafaya dikmişti. Hapı yutmuştum, başka ne açıklaması olabilirdi ki? Aramızdaki mesafeyi iyice kapattığını fark edene kadar ıslak dudaklarını benimkilere değdirmişti. Kendimi tutamayıp küçük bir öpücük kondurmuştum, fakat hemen ardından biraz geri çekilip ellerini belimden çekmesini sağladım. Barın üzerindeki küçük çantamı elime almıştım, ' İstemediğimi söyledim Matt, hazır sarhoşken şu kadını becerebilirsin mesela.' deyip yan sandalyedeki gözlerini dikmiş Matt'e bakan kadını göstermiştim. Matt bir jigoloydu, her ne kadar bana garip gelse de onun işi buydu. Ben henüz küçüktüm, en azından ailemin bana hissettirdiği buydu. Onunla hiçbir özel duygu içermeyen aptalca bir şey yaşamak istemiyordum. Evet, içimde duygularımızı paylaşacağımız gibi bir umut da yoktu. O duygusuzdu, en azından bu böyle olmalıydı. Her yattığı kadınla özel duygular paylaşamazdı. Ben de bir istisna değildim, eminim ki yandaki kadın benden bin kat daha seksi ve bir o kadar nitelikliydi. Kapıya doğru yöneldim ve gitmeye yeltendim, arkadaşlarımın yanına gidip hiç yaşanmamış gibi hissedecektim buradaki anımı. Yapamazdım, yarım saat içinde beni bara getirip, sarhoş olup, şimdi de dudağıma yapışan bir adamla olamazdım. Ama tabii bu hızı, takdiri hak ediyordu. Jigolo olmak da kolay mıdır, acaba? gibi çocukça ve dolayısıyla saçma düşüncelere daldığımı hissettiğim anda tekrar Matt'e döndüm ve o güzel bakışlarını son kez üzerimde hissettikten sonra, ileride beni gülümseticek bir anı olduğu için son bir gülümseme yaydım yüzüme. Bunu yapmamalıyım, sanırım. Kuyruk sallamak gibi mi olmuştu sanki, umrumda değildi. Arkamı dönüp birkaç adım atmıştım. Caitlyn'e bakınıyordum.


Spoiler:
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christian Walsh
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Christian Walsh


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimePaz Şub. 05, 2012 12:09 pm

Dudakları temas halindeyken zamanın durmasını dilerdi Christian. Birlikte saniyeler değil saatler geçsin. Ancak isteği nazikçe değil, fazlasıyla küçük düşürücü şekilde reddedildi. Kendisini reddeden nadir insanlardı ve bunu nereye bağlayacağını bilmiyordu. Nitekim kız küçüktü ancak bunu dahi düşünebilecek kadar ayık değildi. Christian'ın ellerini bir hamlede kendinden uzaklaştırdıktan sonra bara yöneldi. Tam oturacak diye ümitlenmişken küçük çantasını da alıp istemediği gibi cümleleri tekrar sıralıyordu. Nasıl istemezdi? Christian fazlasıyla etkileyici olduğunu biliyordu. Yine de ısrar etmeyecekti çünkü alkolün etkisiyle gözüne zaten herkes ajanstan çıkmış gibi gözüküyordu. Gerçi sorunu insanların güzel olup olmaması değil, kendisinin reddedilmesiydi. Bu onun için bir son olabilirdi. Kim bilir belki de etkisini yitirmeye başlıyordu? Ayakta öylece bekliyor, diğer yandan derin derin Gisela'ya bakıyordu. Tekrar gidip tutamaz, öpmez veya ısrar edemezdi. Dudaklarını nasıl ayırabildi onu da pek anlamıyordu. Gisela'nın kendisine bakmasıyla kalbinde son bir umut daha yandı fakat bakmasıyla arkasını dönüp yürümesi bir olduğu için ışık uzun menzilli varlığını sürdürememişti. Sendeleyerek ayakkabılarının üstüne bastı. Bara doğru ilerledi, sarhoşta olsa düşünebiliyordu. ' Ne yapmalıyım? ' derken aklında fikir parçacıkları uçuştu. Kendisini bulacak bir avcıya ihtiyacı vardı. Kısa adımlarla lavaboya yürüdü.

Kapıyı yavaşça araladıktan sonra birbirine karışmış saçlarını tek bir yöne bakacak şekilde düzeltti. Kendi yüzüne baktığında çift hatta üçlü görüyordu. Çok sarhoş olduğunu biliyordu ve düşmemek için epey gayret göstermeliydi. Rezil olup buraya tekrar gelemeyecek olursa büyük paralar kaçırmış demek olurdu. Üzerini kokladığında hala çikolata kokularının etrafını sarması onu mutlu etmişti. Şimdiye dek başarılarından birisi de şu parfümü almak olmuştu. Çıkmak için lavabonun kapısına yöneldi ve sağ ayağının kayması sonucu kapıyı destek aralarak birkaç dakika kaldı. İçeriye kimsenin girmemesi büyük şanstı. ' Kahretsin. Bunu neden içtim ki ben? ' hortularını biri duymuş olacak ki kendisinin bara yürümesine yardımcı oldu. Lavabo ile bar arasındaki mesafe o kadar zifiriydi ki bu kişinin kim olduğunu göremiyordu. Gerçi görse de çıkarabileceğinden pekte emin değildi. Barın önüne geldiklerinde sarışın, 25-28 yaşlarda uzun boylu iri göğüslü bir kadının olduğunu fark etti. Kadın birşeyler söylüyordu ama Christian anlamıyordu. Son kurduğu cümleyi anlayabilmişti ama. ' Bir gecesi ne kadar yakışıklı? ' Hem güzel, hem zengin birisiyle karşılaşmak kendisini memnun etmişti. Yeni avcısı bu kadın mıydı? Avcıdan başka herşeye benzetebilirdi fakat şu haldeyken bunda biraz zorlanıyordu. ' Önce biraz içmek istemez misin? Şişenin yarısı bile boşalmamış Absenthe var. ' Kadına bir kadeh doldurduktan sonra konuşmaya başladılar. Kafa birisiydi, espriler yapıyor kendisinin gülmesini sağlıyordu. Sanırım bu gece o kadını herhangi bir ücrete taabi tutmaktan vazgeçiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Gisela Müller
London Central IV. Sınıf
London Central IV. Sınıf
Gisela Müller


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimePaz Şub. 05, 2012 2:18 pm

    Çocuksu telaşımdan hiçbir şey kaybetmemiş halde barın kapısını yönelmiştim. Hemen yan taraftaki masada Caitlyn vardı, oldukça uygunsuz bir vaziyette. Bana bakıp manasız manasız sırıtmıştı. Bense arkamı dönüp Matt'e bakmıştım, arkamdan gelmemişti. Ne bekliyordum ki, diz önümde diz çöküp yalvarmasını mı? O bir jigoloydu, bir de ücret ödemeyeceğimi söylemişti bana. İnanılmaz fırsatı (!) kaçırmıştım, iyi mi? Başlarda biraz arkamdan bakakalmıştı doğal olarak ama şuan umurunda bile değildim. Hemen yanındaki diğer kadınla ilgilenmeye başlamıştı. Buna karşı hafif bir can sıkkınlığı yaşamıştım. Caitlyn'in olduğu masaya oturmuştum, yanındaki adam bana garip bir bakış atmıştı ama kendi kendime konuştuğumu görünce ilgilenmemişti, sanırım. Aslında o an Caitlyn'le konuşuyordum. Konuşmak mıydı? Hayır, tehditler yağdırıyordum. Fakat onun duyduğu yada algılayabildiği söylenemezdi. Susup kafamı dinlemek istemiştim, masanın üstündeki yarım kalmış içkiyi tepeme diktim. Tadı oldukça ekşiydi, yüzümü istemsizce buruşturmuştum. Caitlyn'i dürtüyordum sürekli, yanındaki adamdan başka hiçbir şey dikkatini çekemiyordu. Kalkıp kendime bir içki alacaktım, barın Matt'siz kısmına gelmiştim. İçkilerle ilgili hiçbir şey farketmediğim, gözlerini dikmiş bana bakan barmenin bekleyişinden anlamıştım. 'Sert bir şeyler ver!' dedim müziğin sesini bastırmaya çalışarak. Ardından yaptığım hareketi kimsenin görmemiş olmasını temenni ediyordum, elimi kolumu sallayarak arkasına dönen barmene seslenmiştim, 'Yada o kadar sert olmasın, hey!' dedim yüksek sesle yine. Beni duyduğunda yüzündeki o ezici gülümseme sinirlerimi bozmuştu. Sanırım sapasağlam eve gidebilirsem ilk işim içkiler konusunda biraz bilgi edinmek olmalıydı.

    İçkim geldiğinde bardağı direkt olarak kafaya dikmiştim. Bardağı öylesine sıkıyordum ki, hayatımda geçirdiğim en büyük kıskançlık krizlerinden biri olmalıydı bu. Evet, yanına gidip haklamalıydım o aşifteyi. Tam bunu yapmaya yeltenecekken aklıma Caitlyn gelmişti yine. Çantamın içinden telefonumu çıkarmıştım, Caitlyn'e iyice yaklaştırıp bu uygunsuz anı, sonsuzlaştırmıştım adeta. Bu elimde kalmalıydı, şikayet etmeyecektim fakat benim için yararlı olabileceğine inanıyordum. Şantaj yapacaktım işte, kimmiş hergün peşime takılıp günümü zehir eden?! Caitlyn'in ruhu bile duymamıştı bu yaptığımı, içimdeki sonsuz rahatlamayla geri yeri koymuştum telefonu. Matt'e yöneldim ve tam arkasında duruyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum, fakat biraz daha onları bu şekilde görürsem çıldırabilirdim. Sanki çalan müzik de bana cesaret veriyor gibiydi, yada ben o an her şeyin bana destek olmasını istiyordum. Ben ne yapacağımı düşünürken Matt, kızın dudaklarına yapışmıştı bile. Sanki boğazım düğümlenmişti, sinirden kulaklarımdan dumanlar çıktığını hissedebiliyor gibiydim. İşaret parmağımla sırtını dürtükledim. Yavaş bir hareketle kızdan elini çekmiş ve arkasını dönmüştü. Bense kısa süreli cesaret patlamasının ardından ellerimi ensesinde birleştirmiş ve bir anda dudaklarına yapışmıştım Matt'in. Henüz içkili kafasıyla beni farkedemeden bitiştirmiştim dudaklarımızı, aslında bu durumda ben de sarhoş sayılabilirdim. Bu içki beni çarpmış olabilirdi, alışkın değildim. Ne içtiğimi de bilmiyordum ki, tek bildiğim burdan şimdilik çıkmak istemediğim ve Matt'le olmak istediğimdi. Vücudumu iyice yakınlaştırmıştım ona, alkolün etkisiyle daha da bir sıcaktı sanki bedeni.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Christian Walsh
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Cambridge I. Sınıf | Felsefe | Jigolo
Christian Walsh


Mesaj Sayısı : 37

'İlginç bir başlık ismi' Empty
MesajKonu: Geri: 'İlginç bir başlık ismi'   'İlginç bir başlık ismi' Icon_minitimePaz Şub. 05, 2012 3:24 pm

Karşısında duran eğlenceli, hoş sohbeti olan kafa kıza ismini dahi sormamıştı. Öylece süzüyor, kanındaki alkol düzgün konuşabilmesine engel oluyordu. Konu aşktan açıldığında kendisinin jigolo olduğunu bilen kız nasıl bir duygu olduğunu sormuştu. Normalde yalan söyleyip aşkı kendisinde gördüğünü söylemeliydi, yine de bu gece yalan yoktu. Tüm çıplaklığıyla doğruları söyleyecek, sadece bir gececik saf olacaktı. Sahi aşk şuan ona ne ifade ediyordu? Bedene değil,ruha dokunmak çok klişe bir cevaptı. Beden tepkileri, kalp çarpıntıları, titreme dese bu onun bedenine aşık olduğunu ele verirdi. Onu düşünmek, her yerde onu görmek onu herkesleştirmekten farksız değildi. Yahut diğerlerini onlaştırmakta oldukça sıradan bir kefeye koymak demekti. ' Aşk nedir bilmiyorum ama, kalbim bu şehirde atmıyor bayan. ' Kadının kendisinden uzaklaşıp gideceğini düşünüyordu. En azından normalde olması gereken buydu. Fakat kadın daha da yaklaşıp Christian'ın sağ elini kavradı. ' Biraz müziğin tamir edemeyeceği his yoktur. ' Biraz afallamıştı. Yine de bu şansı kendisinin geri tepildiği gibi tepmek istemiyordu. ' Müzik sizseniz, sizden başkasını duymasa da olur bu kulaklar. ' Yavaş yavaş birbirlerini sokulmuşlardı, birden dudakları birbirine kenetlenmiş, nefes alışverişleri kontrol altına alınmıştı. Christian gözlerini kapatmıştı. Kadın gayet hoştu, hoş olmasa bile içtikleri onu ajans modeli gibi gösteriyordu fakat yine de hissetmek istedi. Sevildiğini, hatta belki de sevdiğini.

Kadının ellerini ensesinde hissetmişken içinde bulundukları hal daha da ateşli olmaya başlıyordu. Tek solukta iki üç öpücük birden denemişlerdi. Kadının dilini ağzında hissediyorken sırtından dürtüklendiğini farketti. Kim olduğunu merak ettiğinden nazikçe ellerini karşısından çekti. Gözlerini yöneltir yöneltmez beklediğinden daha farklı birisini görmüştü. Hatta görmeye bile kalmadan gözleri gözlerine dudak mesafesi kadar yakındı. Yumuşak dudaklarının yanında son derece şekerli bir koku hissediyordu. Evet, bu sefer becerebilmişti. Hissediyordu, duygu karmaşasının ardından uyanmayı bekliyordu. Yanındaki kadın ' Hey! Önce ben gördüm! ' gibi söylenirken onu umursamıyorlardı bile. Kendisini kaçırdığını ima ederek kalktı yanından fakat hala Christian'da yaşam belirtisi yoktu. Gisela'nın belini bardan destek alacak şekilde çevirdi. Onun elleri kendi ensesindeyken, dudakları ve bedeni fazlasıyla yanıyordu. Christian ellerini Gisela'nın omuzlarından kalçalarına doğru düzdü. Parmakları sanki bir körün kabartma yazısı okuyormuş gibi hareket halinde gövdesinde dolaşıyordu. Hisse ve hazza daha da yaklaşıyordu her öpücükte. Nefes almayı dahi istemiyordu bu anın bozulmaması için. Ancak merak ediyordu. Neden? Neden geri dönmüştü? Şekerli alkol kokusundan anlaşılacağı gibi biraz alkolün devreye girmesi, her ne kadar sarhoş olsa da anlamayacağı şey değildi. Öpücüğe biraz ara verip belinden kavradı. ' Ne içtin sen? ' Kendi başı da fazlasıyla dönüyordu. Hatta ara ara midesi bulanıyor, ciğerleri parçalanıyormuş gibi hissediyordu. Bu durumda rezilliğin çıkmaması için dua etmekten başka çaresi yoktu. Tanrının karşısında son derece alkollü, striptiz barında dua etmek şuan için kendisine anormal gelmiyordu. Christian konuşmak için dudaklarını aralamıştı tekrar. ' İnsanda arzu ile birlikte saygı uyandırmayan kadın ne zavallıdır. ' Daha sonra iyice eğilip, boynuna yaklaştı. Şüphesiz Gisela boynunda sadece onun soluğunu hissetmekten hoşlanıyor gibi gözüküyordu. Christian fısıldayarak devam etti. ' Sana saygı duyuyorum, ve hatta arzuluyorum. ' Boynuna kondurduğu sıcak öpücüğün ardından kafasını kaldırdı ve gözlerini Gisela'nın gözlerine kilitledi. Tamamen birbirlerine bakıyorlar, konuşmaktan çekiniyorlardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
'İlginç bir başlık ismi'
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» çikilatalı başlık.
» Yeni bir başlık gönder

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
London Never Sleeps :: c i t y . o f . w e s t m i n s t e r :: Soho :: Stringfollow-
Buraya geçin: