Kızgındı Althea kendisine fazlaca. Theodor'a bakınca iç organlarının saçma sapan figürler sergilemesinden, kaburgalarının altında mambo yapmasından bezmişti fazlasıyla. Sürekli hasta hissediyordu; ama bu terk edilesi bir saçmalık da değildi. Tanrı aşkına, ne yapıyordu ki Althea? Onu öpmeyi seviyordu, onun da Althea'yı öpmeyi sevdiği gayet netti ve şu an konuştukları konu da John'dan ibaretti. Üstüne üstlük bu başlığı da Althea'nın şahsı açmıştı. Bazen -mesela tam da şu an- kafası çok fazla karışabiliyordu. Theodor'un yattığı her kızı listeye ekleyip uyumadan önce onlara yapabileceği pislikleri düşünmeyi, suikast hazırlıkları yapmaktan ölümcül bir zevk alıyordu. Eh. Tamam, buraya kadar harika; ama o zaman John kimin siki oluyordu? Althea kaşlarını çattı. İki çizgi derhal kendisini belli ederken sinirlenmişti yine, tabii ki kendisine. Derin bir nefesle akciğerlerini şişirirken gözlerini kırpıştırarak üfledi. Terk edip gidemiyordu ki o John denen yaşlı herifi. Theodor'a söylemiyordu bunu; ama herif resmen psikopatın önde gideniydi. Yok. Bayrak taşıyanıydı hatta. Kaç kere Althea'yı itip kakmıştı ve itiraf etmek elzemse, korkuyordu kız. İki açıdan da korkuyordu. Theodor bunu duysa onu camdan aşağı atabilirdi ve bunda pek zorlanmazdı herhalde.
Yine de başka bir sorun daha mevcuttu. Yani Theodor'la öpüşmesi ya da onun yanında uyuyup kendince çılgın bir yaz tatili geçirmesi demek, bu sarışının Althea'dan hoşlandığı anlamına mı gelirdi ki? İşin aslı kız birkaç yıl geriden geliyordu ve aklı diğer herkesten daha fazla karışıyordu. Mesela Sidney ve Becca. İkisini yataklardan topluyorlardı; ama aralarında kesinlikle bir şey yoktu öyle. Hatta gayet iyi arkadaştılar. Öbür yandan Harley de öyleydi. Hatta birden fazla kızla öyleydi, pislik. Muhtemelen şu kızıl kızla da işi pişiriyor olmalıydılar. Değil mi? Odaya kapanmışlardı işte. Bu ne anlama geliyordu madem öyle? Öpücük çok daha basit bir şeydi. Kaç kere- Kaç kere, Althea Harley ve Arnold'ın birbirlerini öptüğüne bile tanıklık etmişti. Kafaları iyi oluyordu, uçuyorlardı ve o zaman birbirlerini fazlaca seviyorlardı.
“Neyin var?” dedi Theodor'un sesi Althea'nın kulağına. Kız ancak o zaman kendisini toplayıp limon yemiş suratını normale döndürmek için gayret gösterdi. John olayını yine rafa kaldırıp hiç olmamış gibi davranmaya karar verirken hafifçe sırıttı. “Midem bulanıyor.” dedi suratının halinin sebebi olmamasına karşın, yalan da değilken. Sonra biraz daha gömüldü çocuğun göğsüne. Ayrılacaktı John'dan, karar verilmişti işte. Althea aptal bir kız değildi, istekleri bu dünyadan. İz bırakacak bir insan olması gerekiyordu daha ve otuz iki yaşındaki bir adamla takılarak bunu harcayacak değildi. Hem salak gibi göründüğünü düşünmeye başlamıştı şu sıralar. Başta havalı gibi gelmişti, eğer yeterince çaba sarf ederse Theodor'un gözüne girerdi, çömez muamelesi görmez diye düşünmüştü; ama yanıldığı açıkça ortadaydı. Çünkü çocuğun kişiliği öyle değildi ve Althea böyle davrandığına fazlasıyla pişmandı. Çocuğun kucağında biraz dönüp onun dizlerine oturdu yanlamasına. Bacaklarını kendisine çekip çenesini dizlerinin üzerine koyarken ona baktı bir iki saniye. Hafiften çakır keyif olmanın verdiği cesaretle saçmalayabileceğini biliyordu; ama bunu yapmadı. Tekrar konuştuğunda sesi oldukça sakindi hatta. “Sen de gelsene bu gece. Babam yoktur kesin, bu aralar eve pek uğramıyor. Sanırım patronuyla falan yatıyor.” dedi omzunu silkerken. Burası gerçekti, zaten Theodor'a yalan söyleme gereksinimi duymuyordu; ama bir yandan da o küçük endişeler yüzünden çok hevesli de görünmek istemiyordu. Bundandır ki küçük bir şeyler uydurdu beyni. “Mahallede hırsız dolanıyormuş, geçen hafta alt sokaktaki bir ailenin evine girmişler. Ben de biraz tırsıyorum. Normal olarak işte- Eh. Babam da yok-” Aslında gel bende kal bu gece demek o kadar da zor değildi. Şu an niye geriliyordu ki? Ne oluyordu yani? Yüzünü sıvazlayıp esnedi. Saçı başı dağılmıştı, üzerindeki kendi diktiği grup tişörtü çok acınası duruyordu ve galiba çenesinde bir sivilce çıkacaktı yakında. Suçu uyku sersemliğine atıp kollarını açarak genleşti. “Bende kalsana. Yani buraya geri dönmek istersen de anlarım. Yani Bunny hapisten çıktı, parti eğlenceli falan. Öf. Ne diyorum ki? Şimdi sordum diye istemesen de gelmek zorunda kalacaksın. Demedim say. Korkmuyorum, harikayım oley.” Niye korksundu zaten, hırsız bile yoktu ortada.